Annesi Türk, babası Beninli. İtalya’da doğup büyüdü. Takımımızın önemli ismi Rayyan Baniya, bu üç ülke ile ilgili düşüncelerini, hayal kırıklarını, hedeflerini ve ailesinin önemini anlattı.
Trabzonspor’a katıldığın dönemle bugüne uzayan süreci değerlendirir misin? Bundan sonrası için neler hedefliyorsun?
Trabzonspor çok büyük bir kulüp. Karagümrük’ten buraya geldim ve ilk geldiğimde bu benim için bir üst seviyeye geçmek demekti. Çok heyecanlıydım ve bu heyecanı hiç kaybetmiyorum. Hedefim bu güzel kulüpte iyi oynamak, kendimi ve yeteneklerimi gösterebilmek, faydalı olmak. Bunu başaracağım mutlaka. Ayrıca bu kulüpte kupalar kazanmak çünkü Trabzonluların kupa kazanmayı ne kadar arzuladıklarını biliyorum.
İtalya, Benin ve Türkiye üçgeninde bir hayatın var. Yaşam tarzını hangi ülkeye daha yakın hissediyorsun, bu ülkeler arasındaki gelenek ve kültür bakımından büyük farklar var mı?
Annem Türk, babam Beninli. Ben de İtalya’da doğdum. Bu üç ülke arasında hayat tarzım İtalya’ya benziyor ve çünkü çocukluğum orada geçti, 22 yaşına kadar orada yaşadım. Öte yandan annem bana Türk adetlerini aktardı. Düşünce tarzım yemek zevkim ise Türk gibi çoğunlukla. Babam Afrikalı, Beninli ve her yaz oraya giderim.
Doğa güzelliği İtalya ile Türkiye birbirine eşit derecede bence, ikisi de harika. Bu iki ülke insanı da misafirperver, anlaşılması kolay. Ayrıca gülmeyi seven insanlar. Türkiye’ye gelince şunu fark ettim; Türkler hayvanları çok seviyor. İtalya’daki gibi evlerinde besliyorlar, değer veriyorlar ve bu çok güzel. Benin halkı ise çok doğaldır. Ama tabii ki aynı ekonomiye sahip değiller. İnsanlar çok az şeye sahip olsalar bile mutlular ve hep pozitif oluyorlar. Akıllarını kurcalayan çok fazla düşünce yok, özgür yaşıyorlar.
Hayatında zorlandığın ve pes etmeyi düşündüğün anlar oldu mu?
4 yıl önce kemiğimde bir sakatlık yaşadım. O kadar ağrı verici bir durumdu ki bir noktadan sonra iş dayanılmaz hale gelmişti. Her tedaviyi denemiştim ama ağrı geçmiyordu. Dolayısıyla hayatımdaki en zor dönem bu dönemdi. İyice bunalmışken özellikle ailem bana çok yardımcı oldu. Beni tedavi eden doktorların katkılarına yürekten minnettarım tabii ki ama beni yeniden her anlamda ayağa kaldıran, manevi destek veren ailem oldu. Aile doğal bir ilaç gibi gerçekten.
Uzun boylu defans oyuncusu olmanın avantajı, dezavantajı var mı? Futbol hayatında hep bu mevkide mi oynadın?
13-14 yaşlarındayken kanat oyuncusuydum çünkü şu anda olduğum gibi uzun boylu değildim. Çok hızlıydım ve antrenörümüz de koşmam için beni kanada koydu. Hızımla fark yaratıyordum ve çok da gol attım. 17-18 yaşlarında birden boyum uzamaya başladı. Bunun üzerine teknik direktörümüz beni savunmada denedi, orada başarılı olunca kalıcı hale geldi. Ama uzun boylu olsam da aynı zamanda hızlı olduğumu söyleyebilirim. Uzun boy avantajlar da sağlıyor bana aynı zamanda.
Asla affetmeyeceğin şey nedir?
Sebepsiz yere insanların başkalarına saygısızlık yapmasından hoşlanmıyorum. Elbette ırkçılıktan asla hoşlanmıyorum, çünkü birinin siyahi olması ya da başka bir ırktan geliyor olması nedeniyle dışlanması ve saygısızlığa uğraması bence çok kötü.
Bir maçta rakiplerin hangi davranışını kabul edilemez olarak değerlendirirsin?
Bazen rakip hücum oyuncuları psikolojik açıdan sizinle oynamaya çalışır. Rahatsız edici şeyler söyleyerek beni kızdırmaya çalışırlar ama bu bende işe yaramaz. Bunu denediklerini ve dikkatimi dağıtmaya çalıştıklarını biliyorum ve oyunlarına gelmiyorum. Bundan hoşlanmıyorum gerçi ama aynı zamanda tuzağa da düşmüyorum. Çünkü onlardan daha akıllıyım, aksi halde her iki maçta bir kırmızı kart görürdüm.
Aynı şekilde, senin yaptığın ve sonrasında pişman olduğun hareketin oldu mu?
5 yıl önce İtalya’da Mantova’da oynuyorum ve adrenalinin yüksek olduğu bir maçta gol atmıştım. O hırsla rakip taraftara yönelik sus işareti yapmıştım. Ama sonra bundan dolayı onları üzdüğümü ve kızdırdığımı anladım ve çok pişman oldum. Böyle bir harekete gerek yoktu. Bu tek hareketimdi ve daha sonra asla tekrarlamadım.
Unutamadığın maç?
Bu sezon Beşiktaş’la oynadığımız ve 3-0 kazandığımız maç harikaydı. Hem iyi oyun, hem güzel skor ve hem de müthiş bir taraftar vardı. Böyle tezahüratları ve ateşli taraftarı daha önce görmedim. Sadece kazandığımız o gece değil, hafta boyunca o atmosferi düşündüm, çok etkilendim.
Futbola başladığın dönemde idollerin var mıydı? Şimdi bunlara yeni isimler eklendi mi?
Evet, her zaman Raphael Varane. O zamanlar Real Madrid’deydi ve sürekli takip ederdim. Şimdi Manchester United’da. Hızlı ve karizmatik. Sergio Ramos da var ama Varane çok iyi.
Futbolcu olmasaydın, hangi meslekte yaşamını sürdürürdün?
Küçükken itfaiyeci, biraz büyünce doktor olmayı istemiştim. Bu ikisi de hayat kurtaran meslekler ve çok değerli, bana da uygun. Açıkçası bunların dışında, insanlara yardım edebileceğim, onları zor durumlardan kurtarabileceğim başka meslekler de olabilirdi. İnsanlara yardım ettikçe mutlu oluyorum çünkü.
Maça çıkmadan sana iyi geldiğini düşünerek yaptığın motive edici bir şey var mı?
Maçlardan önce tek yaptığım konsantre olmak. Buna engel olacak şeylerden uzak dururum çünkü başarının yolu odaklanmak. Bu anlamda ibadet çok iyi gelir bana, dua ederim. Bir de cep telefonuna bakmamaya çalışırım.
Futbol dışındaki zamanlarında neler yapmaktan hoşlanırsın?
Erkek kardeşim fotoğrafçı ve onun sayesinde fotoğraf çekmekten hoşlanıyorum. Daha çok deniz veya dağ gördüğümde doğa fotoğrafı çekiyorum.
Lakabın var mı?
Rayban. Adım ve soyadımdan 3’er harfi ekleyerek bana seslenirlerdi. Bir güneş gözlüğü markası olduğu için o şekilde takılmalar olurdu bana.
Sana göre, takım arkadaşların arasında:
En yetenekli: Pepe
En çalışkan: Trezeguet
En tembel: Taxiarchis Fountas
En komik: Trezeguet
En sinirli: Bero (Berat)
En sert: Sahada, galiba ben!
En centilmen: Benkoviç
En yakışıklı: Uğurcan
En iyi giyinen: Denswil
Geçmişten bugüne, sence dünyanın en iyi 11’ine kimler girebilir?
Neuer – Cafu, Ramos, Puyol, Marcelo – Ronaldinho, Zidane, Pirlo, Kaka – Cristiano Ronaldo, Ronaldo Nazario,