Boşanmada çocukla görüşmenin engellenmesi hususunun farklı açılardan ele alındığı bu makalemizi bilgilerinize sunarız. Velayet en basit anlatımıyla bir çocuğun erginliğe ulaşana kadar anne ve babasının gözetimi altında yetiştirilmesidir. Çocuğun velayeti, çocuğun üstün yararını koruyan hak ve yükümlülüklerin toplamı olarak da ifade edilebilir. Evlilik süresi içerisinde baba ve anne çocuğun velayetini birlikte kullanırlar. Herhangi bir sebeple boşanma söz konusu olursa ergin olmayan çocuk hâkim kararı ile çocuğun üstün yararı gözetilerek kime bırakılmış ise boşanmada velayeti o kişide alır.
Yazımızın ayrıntılarına geçmeden önce doğrudan boşanma avukatından yardım alıp sorularınızı sormak için avukata soru sorabilirsiniz. Konu ile ilgili bir diğer ayrıntıyı “Boşanmada Çocukla Görüşmenin Engellenmesi” başlıklı yazıdan edinebilirsiniz.
Boşanmada çocukla görüşmenin engellenmesi boşanmada çocuğun velayeti elinde tutan ebeveynin, diğer ebeveyn ile müşterek çocuk arasındaki kişisel ilişkiyi engellemesini ifade eder.
Boşanma davası sonuçlandığında, mahkeme çocuğun üstün yararını gözeterek çocuğun velayeti konusunda karar verir. Çocuk, mahkemeye göre velayeti elinde tutan ebeveynle yaşar, ancak çocuğun üstün yararı diğer ebeveynin boşanma davasında çocukla kişisel ilişki kurma hakkı vardır. Bu kişisel ilişkinin düzenlenmesi ve uygulanması, mahkeme kararı ve kanuni düzenlemelere tabidir.
Evlilik birliği sona erdikten ve boşanma kararı kesinleştikten sonra, kendisine velayet verilen ebeveynin diğer ebeveyne karşı boşanmada çocukla görüşmenin engellenmesi, teslim etmemesi veya özel vakit geçirmesine izin vermemesi gibi durumlar hukuka aykırı şekilde izlenebilir. Boşanmada çocukla görüşmenin engellenmesi, müşterek çocukların boşanma veya ayrılık süreçlerinde olumsuz etkilenmesine neden olabilir.
YARGITAY Hukuk Genel Kurulunun 01.04.2015 Tarihli 2013/1926 E., 2015/1139 K “….. Velayetin belirlenmesi ve düzenlenmesinde ana babadan kaynaklanan özelliklerin de dikkate alınması kaçınılmazdır. Bu nedenle, mahkemece çocuğu başkasına bırakma, ihmal etme, kaçırma, iradi olarak terk etme, yönlendirme hususları ile tarafın velayet talebinin olup olmaması, şiddet uygulaması, sadakatsizliği, ekonomik durumu, mesleği, yaşadığı ortam, kötü davranışı, alkol bağımlılığı, sağlığı, dengesiz davranışları dikkate alınmalıdır.
Yukarıda değinilen yasa hükmü ile dosya arasındaki icra dosyaları ve davalı hakkında çocuk teslimine muhalefet etmekten dolayı uygulanan yaptırım bir arada düşünüldüğünde, davalı annenin çocuğun babayla kişisel ilişki hakkını sürekli olarak engellediği, bundan dolayı hakkında çocuk teslimine muhalefet etmekten yaptırım uygulandığı, bu suretle Türk Medeni Kanunu'nun 324. maddesinde yer alan yükümlülüğüne aykırı davrandığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda davalı annenin sekiz yaşındaki müşterek çocuğun gelişimi için önemli olmasına rağmen babası ile görüşmesini engelleyerek, velayet hakkını kötüye kullandığı hususunun kanıtlandığı ve müşterek çocuğun velayetinin davalı anneden alınarak davacı babaya verilmesi gerektiği kabul edilmelidir.” içtihat metninden de anlaşılacağı üzere boşanmada çocukla görüşmenin engellenmesi durumunda çocuğun velayeti, velayet sahibinden alınarak diğer tarafa verilebilir.
Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 25.03.2019 Tarihli 2019/501 E., 2019/3271 K. “Davacı anne tarafından koşulların değişmesi nedeniyle baba ile ortak çocuk arasında kurulan kişisel ilişkinin kaldırılması talebi ile açılan davada ilk derece mahkemesince, "sosyal inceleme raporu kapsamına göre ayrılık süresinde küçüğün her iki ebeveynine de ihtiyacı olduğu, ebeveynlerini uzun süre göremeyen çocukların ebeveynlerinden birisine karşı yabancılaşma sendromu içerisine girebilecekleri, bu sendromu yaşayan çocukların karşısındaki insana göre farklı konuşup değişik söylemlerde bulanabilecekleri, birlikte kaldıkları ebeveynleri neyi duymak istiyorsa onu söyleyebilecekleri, herkese ayrı konuşabilecekleri gibi suskunluk içine girebilecekleri,
…küçüğün birlikte kaldığı ebeveyninin beklentisine uygun davranış geliştirip birlikte kalmadığı ebeveyni ile görüşmek istemediğini söyleyebileceği, küçüğün bu şekildeki beyanlarının kişisel ilişkinin kaldırılması için yeterli ve başlı başına bir sebep olmadığı, dinlenen tanık beyanlarından küçüğün babasıyla görüşmeye hevesle gittiği, kuzenlerinin gelmemesi yüzünden sıkılması yada hastalanması nedeniyle kişisel ilişkinin kaldırılamayacağı, davalı babanın müşterek çocuk ile görüşmesinin en tabi haklarından olup küçükle kurulan şahsi ilişkinin bu gerekçelerle kaldırılamayacağı” gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, karar davacı anne tarafından istinaf edilmiştir.
İnceleme yapan bölge adliye mahkemesince davacı annenin istinaf taleplerinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
... 2006 doğumlu olup velayeti anneye bırakılmış, baba ile de boşanma ilamında gösterilen şekilde sadece baba ile çocuk arasında kişisel ilişki kurulmuştur. Tüm dosya kapsamından çocuk ile baba arasındaki kişisel ilişkinin kaldırılmasını gerektirir sebeplerin varlığı ispat edilmemiştir. Küçük Nisa Deniz’nin babasının evlendiği kişiyle ve babaannesi ile vakit geçirmek istemediğini beyan etmiş olması tek başına kişisel ilişkinin kaldırılmasını, ya da daraltılmasını gerektirir bir sebep değildir.
Kaldı ki psikolog raporunda da babası ile görüşmelerinde küçüğün heyecanlı ve istekli olduğu, kişisel ilişkinin değiştirilmesine gerek olmadığı, küçüğün babaya ihtiyacı olduğu belirtilmektedir. O halde bölge adliye mahkemesince davacı kadının istinaf taleplerinin reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabulü ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.” Kararından da anlaşılacağı üzere çocukla kişisel ilişki kuran tarafın yeniden evlenmesi boşanmada çocukla görüşmenin engellenmesi için yeterli sebep değildir.
Son olarak bu konuda daha çok uyuşmazlık ve dava görmüş olan ve dolayısıyla daha tecrübeli olan ankara avukat ekibinden yardım alabilirsiniz.