Bunu pek çok kez farklı yerlerde farklı şekillerde duymuşsunuzdur. Artık dünyada sınırlar kalktı. Herkes her bilgiye anında ulaşabiliyor. Ürün ve hizmetlerini dünyanın her yerine satabiliyor, iletişim kurabiliyor. Size aynı ülkeden cevap verdiğini zannettiğiniz çağrı merkezleri dünyanın öbür ucundan hizmet veriyor. Pek çok teknoloji devi üretimlerini kendi ülkelerinin dışına taşımış durumda.
Peki bütün bu globalleşme içerisinde olmazsa olmaz, birinci koşul ne diye soracak olursak; cevabı: DİL. Eğer dil engeliniz yoksa, iletişim konusunda sıkıntı yaşamıyorsanız her ülkede her işi yapabilirsiniz.
İngilizce; Çince ve İspanyolcadan sonra dünyada en yaygın konuşulan üçüncü dil. Dünya çapında yaklaşık 400 milyon kişi tarafından ana dil olarak konuşuyor ve 67 bağımsız, 27 özerk ülkede resmi dil olarak tanınmakta. 118’den fazla ülkede yaygın olarak konuşulmakta ve öğretilmekte ve dünya çapında bir ticaret dili veya diplomatik dil olarak kullanılmakta. Bilim ve teknoloji, havacılık, bilgisayar, diplomasi, ticaret, sanat, eğitim ve turizmin dili. Uluslararası iletişimin, iş dünyasının, medyanın ve internetin dili.
Global iş dünyasının bir parçası olmak, uluslararası projelerde görev almak, yurtdışı ile önemli iş birlikleri ve bağlantılar kurarak işinizi geliştirmek ve dünyaya açılmak istiyorsanız İngilizce bilgisi çok önemli. Eğer bir yere turist olarak gidiyorsanız ya da yabancı arkadaşlarınız varsa genel İngilizce yani belli bir seviyeye kadar iletişim kurabilmenize yetecek kadar İngilizce yeterli. Ancak konu; iş dünyasında belli yere gelmek üst seviyede anlaşmalar yapmak, uluslararası toplantılarda projenizi anlatmak ve anlaşma ve müzakerelerse işin rengi değişiyor ve konu İş İngilizcesi haline geliyor.
İş İngilizcesi ile genel İngilizce arasında ise çok temel farklar var. Biri adı üzerinde tamamen iş konularında üst düzey bir İngilizce ile iletişim kurmayı gerektiriyor, genel İngilizce ise günlük konuşma dilinde iletişime odaklanıyor. İş İngilizcesi konusunda destek verecek kişilerin yani eğitmenlerin ise; yurt dışında yaşamış, okumuş, çalışmış ve kurumsal iş hayatından gelen ana dil seviyesinde İngilizce bilen “bilingual” profesyoneller olması önemli. Kurumsal iş hayatından gelen bir eğitmen, birlikte çalıştığı kişiyi çok daha doğru yönlendirecektir. Sunumları nasıl yapmaları, nerelerde hangi profesyonel ifadeleri ve kalıpları kullanmalı, karşı tarafta “Wow” etkisini nasıl yaratabilir, çok uluslu çok kültürlü iş ortamlarında neler söylenmeli, neler söylenmemeli. Tüm bunlar iş hayatında uzmanlığınızı karşı tarafa aktarabilmek ve istediğiniz başarıyı elde edebilmenize yardımcı oluyor. Oysa genel İngilizcede eğitim verenler genelde İngilizce öğretmeni ve adı üzerinde genel konulara odaklanıyorlar. İş İngilizcesi eğitimi için ise kişilerin zaten halihazırda İngilizce bilmeleri ve konuşmaları gerekiyor. Minimum beklenen İngilizce seviyesi intermediate.
Yurt Dışı Pozisyonlara Talep Artıyor
Türkiye’de kalifiye bir iş gücü var. Özellikle kurumsal şirketlerdeki beyaz yakalı diye tabir ettiğimiz kişiler çalıştığı şirketin yurt dışındaki önemli pozisyonlarına aday oluyorlar ya da yurtdışında yaşamak ve çalışmak için alternatiflerini araştırıyorlar. Çok kültürlü ekiplerle uluslararası projelerde yer alarak ve kendini önemli görev ve sorumluklara hazırlayan kişiler var. Bu kişilerle yani özellikle üst düzey yöneticileri, “Global İş İletişimi/İş İngilizcesi” konusunda uzmanlaşmış olan Executive English Coaching “working across cultures” yani “expat programı” ile çok kültürlü ekiplerle çalışmaya hazırlıyor. Yurt dışında çalışmak ve yaşamak isteyen kişilerin sayısının her geçen gün artması bir taraftan sevindirici, bir taraftan düşündürücü. Bu önemli pozisyonlarda Türkleri görmek gurur verici, ancak Türkiye’de de önemli açılımlar ve gelişim fırsatları yaratmak bir kadar önemli.
Economist Intelligence Unit 2012 raporuna göre, 572 üst düzey yöneticinin %49’u, anlaşmazlıkların ve iletişim eksikliklerinin şirketlerinde finansal kayba neden olduğuna inanıyor. Dil bariyerini kucaklamak ve iletişim zorluklarını aşmak, sadece yurt dışı pozisyonlarda görev alacak kişiler için değil, şirketler için de çok önemli. Dil bariyeri ve iletişim sorunu uluslararası platformlarda hizmet veren şirketler ya da yurt dışına açılmak isteyen şirketler için negatif finansal sonuçlar doğurabiliyor. Bu sebeple kurumsal şirketlerin çalışanlarını global iş dünyasına hazırlamak için yatırım yapmaları tavsiye ediliyor. İş işten geçmeden, yurtdışı anlaşmaların ya da iş ortaklıklarını rakip firmaya kaptırmamak için siz siz olun “Global İş İletişimi/İş İngilizcesi”ne yatırım yapın.
Son olarak İş İngilizcesi ile ilgili birkaç ipucu vererek yazımıza son verelim.
Beyaz yakalıların çokça vakit geçirdiği Linkedin’i “linkidin” diye telaffuz ediyorsanız aman dikkat. Doğrusu “linkdin” olmalı. Satın alma anlamına gelen purchase için doğru telaffuzu “pörçıs”.
İş hayatında kullanabileceğiniz deyimlere birkaç örnek vermek gerekirse;
Pitfall: Genel anlamda tuzak veya gizli tehlike anlamına geliyor. Bir işlem ya da projede karşınıza çıkabilecek, sorun ve zorluklar için kullanılıyor.
In the pipeline:Tam anlamı boru hattı olsa da, pipeline kelimesi iş dünyasında gelişim, hazırlık veya üretim etabında olan işler ya da ürünler için kullanılıyor. Örneğin “a strong product pipeline” demek araştırma, geliştirme, üretim veya satış safhasında olan birçok ürün olduğu ve bu yüzden şirketin gelecekte de kuvvetli bir durumda olacağı anlamına geliyor.
Güçlü iletişim size pek çok kapıyı açıyor. Anadiliniz dışındaki bir dildeki yetkinliğiniz açılan kapıların sayısını artırıyor. İş İngilizcesi yetkinliğiniz ise global dünyanın anahtarını size sunuyor.