GÜCÜN KADAR

 Sezona ‘ Süper Kupa’yı da “ alan, ikide iki de yaparak bu başarısını taçlandırıp yeni sezona başlayan, kalesinde de hiç gol görmeyen son şampiyon Trabzonspor  tarihi gecelerden birini daha yaşadı -yaşattı tüm ülke insanına..

Şampiyonlar Ligi; adı üstünde en prestijli platform bir diğer tarifiyle tüm futbol dünyasınca kabul gören..

İşte böyle, tabiri caizse elitlerin sahne alacağı bu güzide lige ülkemiz adına katılmasını beklediğimiz, umut ettiğimiz Trabzonspor için önce bir eşik vardı üzerinden geçilmesi gereken..

İşte o eşikten geçmeye bir ayağı ilerde bir ayağı geride kalan temsilcimiz için bu rüyanın gerçekleşmesi için bir “ doksan “ dakikaya daha ihtiyaç hasıl oldu..

Muradımız odur ki, kendi evimizde bize gerekli skoru üretip, o olmayı çok arzuladığımız  ‘ Şampiyonlar Ligi ‘ klasmanında yerimizi hakkımızla, inancımız ve her şeyden elzemide, güzel oyunumuzla alalım..

Tabi bu dilek ve tespitlerimiz biraz hissi  ve kendi iç dünyamızdan, yüreğimizden  dışarıya vuran dalgaların dili..

Lakin futbolda hisler kadar gücünüzün sizi ne kadar ve nereye kadar taşıyacağı önemlidir..

Karşımızda gerçekten futbolun gereklerini kendi ülke ekolü içinde harmanlayıp, bunu kompakt bir oyun performansıyla saha içi icraata mükemmel uyarlayan bir ekip vardı..

Zaten kuralar çekilirken, çekilecek en zor kurayı çekmekle beraber, üstelik kendisine her daim ters gelen bu rakip ve bu futbol ikliminin, Abdullah Avcı  ve öğrencileri içinde büyük ve zorlu  bir sınav olacağı aşikârdı..

Nitekim de öyle oldu!..

Yeni transferleri ve bu platforma göre oyunsal anlamda hocanın ve futbolcularımızın neler yapacağı merakla bekleniyordu..

Edin Viscá’nın talihsiz sakatlığının elbet hocanın planlarında ufakta olsa bir sekteye uğramış olabilirlik gerçeğinden hareketle, özellikle dün geceki oyunun ilk  ve ikinci yarıdaki oyunsal performanslarından çıkarılacak çok dersler var!.

İlla ki Abdullah hoca ikinci doksan dakika için gerekli önlem paketlerini alacaktır.

Onu diyorum ya, mesele aslında dün geceki skorda değil..

Ülke futbolu olarak geldiğimiz noktanın özeti; bu oyun kadarıyız futbol olarak..

Düşünsenize, ligimizin sportif anlamda en planlı ve idari anlamda da yönetilen en profesyonel en başarılı kulübünün gücü de işte buraya kadar..

Bunu yediğimiz ilk golde görmek o kadar mümkün ki, işte Avrupa’nın sıradan bir takımı bu hataları kolay kolay yapmadığı için her sene o kulvardalar bir şekilde..

Burada aslında ne hocaya ne futbolcularımıza,  bireysel açıdan olsun mental açıdan olsun yüklenmeyi de doğru bulmuyorum..

İşte o golden sonra ne  Kouassi’nin ilk on birde başlayıp, hocanın Viscâ gibi bir yokluğu onunla var edecek etmesine de takılmadım..

Larsen’in sürekli rakip seyirci tarafından yuhalanması, Cornelius’un eski takımına karşı ( belki oyun formatından olsa gerek ) o bizim istediğimiz gibi etkin ve yetkin olamamasının, Trezege’nin o beklediğimiz patlamayı yapamamasının, Uğurcan  ve defans hattının anlık uyumsuzluklarının...

İnanın bunlar değil bizi zora sokan şeyler..

Günün sonunda..

Her yönüyle daha iyi ve sürdürülebilir bir futbol stratejisine ihtiyacımız var.

Uzun lafın kısası; Top bizde çok kaldı lakin gerekli skoru üretemedik.

Özellikle yeni transferlerin ikinci yarıdaki oyunumuza getirdikleri farklılıklar bize tur için Bakasetas’ın azim dolu o golüyle büyük umutlar zerk etsede, bizim bu platformlarda içimize korku dağlarının çöreklenmemesi için yukarıda izahına dilim döndüğünce gayret ettiğim çok başka şeylere ihtiyacımız var..

Ben umutluyum.

Ya siz?

Unutulmamalıdır ki, sizi hayalleriniz yaşatır, lakin sizi varmak istediğiniz yere de gücünüz taşır.. 

Öyleyse,

Çalışmaya devam çocuklar..

Hasan Akbaş

Haberts.com