Trabzonspor'un  2.01’lik golcüsü Paul Onuachu, babasının ‘iş bul’ baskısından son anda kurtulup futbola başlamasına, Konyaspor’a attığı topuk golünün yankılarından yaşamındaki önemli detaylara kadar Trabzonspor Dergisi 213. sayısı için özel açıklamalar yaptı.

OYUNCULARIN RAHAT ETTİĞİNDEN EMİN OLUYORLAR!

Danimarka, Belçika ve İngiltere’de futbol oynadım. Kulüplerin oyuncularıyla ne şekilde ilgilendiklerini değerlendirdiğimde açıkça söyleyebilirim ki, Trabzonspor’da yaşadıklarımı daha önce oynadığım kulüplerin hiçbirinde görmedim. Çünkü sadece bana karşı değil herkese böyle, oyuncularla ilgilenme seviyeleri inanılmaz. Oyuncuların her konuda rahat ettiğinden emin oluyorlar. Gece 2 ya da 3 olsun fark etmiyor, bir problem yaşarsanız telefon ettiğinizde neredeyse 5 dakika içinde birisi yardım için kapınızda oluyor. Bu durum çok etkileyici. Öte yandan Trabzonspor taraftarı da harika. Mesela havalimanındaki karşılama bile bana çokça özgüven verdi, statta da öyleler. Bu desteklerinden dolayı onlara çok teşekkür ediyorum.

BABAM BENİ DESTEKLEMEKTEN YORULDUĞUNU SÖYLEDİ!

Ben futbol sevdalısıyım, bu oyunu çok seviyorum. Avrupa’ya futbol oynamaya gelmeden önce Nijerya Lagos’tayken mahalle takımında futbol oynuyordum. Annem ve babam benim futbol oynamamı elbette desteklediler uzun süre fakat belli bir noktaya gelince babam artık büyüdüğümü ve beni desteklemekten yorulduğunu söyledi. Ayaklarım üzerinde durmam ve eve bir şeyler getirmem gerekiyordu çünkü, şartlarımız da bunu gerektiriyordu. Bu nedenle Lagos’ta yazılı olarak bir işe başvurmak için hazırlanıyordum. Futbola, kendime ve yeteneklerime inanıyordum ama babamın baskısının artıyordu. Tam o dönemde bir antrenörle tanıştım, bana FC Ebedei ile denemelere çıkmak isteyip istemeyeceğimi sordu. FC Ebedei yarı amatör, yarı profesyonel bir kulüp ve Danimarka kulübü Midtjylland ile anlaşmalı olan bir kulüp. Çok sevindim, hemen kabul ettim. Denemeler sonrasında Ebedei ile futbol hayatım resmi olarak başladı ve şu anda da buradayım.

UZUN BOYLU OLMAMIN ARTILARI DA VAR, EKSİLERİ DE 

Hayatta uzun ya da kısa boylu olun fark etmez, avantajlarınız olduğu gibi dezavantajlarınız da olacaktır. Örneğin kısaysanız muhtemelen hız, atiklik, hızlı hareket etme, hızlı dönme gibi önemli avantajlarınız olacaktır. Benim kendi boyumla alakalı bunların bazılarını yapabildiğimi söyleyebilirim ama elbette ki kısa oyuncular kadar hızlı şekilde değil. Uzun boylu olunca da özellikle kafa vuruşlarındaki hakimiyette önemli avantaj sağlayabiliyorsunuz. Ayrıca güçlü olup takım için topu daha rahat şekilde saklayabilirim. Yani uzun ya da kısa boylu olsanız da bunun artılarını eksilerini görüp onu kabul ederek işinizi yapmalısınız. 

FUTBOLA ORTA SAHADA OYNAYARAK BAŞLADIM

Bazen insanlar benim boyumun uzunluğuna rağmen nasıl böyle bir tekniğim olduğunu sorguluyor. Bunun nedeni altyapıda ilk futbol oynamaya başladığımda orta saha oyuncusuydum. 8 ve 10 numara olarak oynadım. Ama büyümeye ve gelişmeye başladığınızda özelliklerinizi daha iyi fark ediyorsunuz ve zihninizde bunu planlamanız gerekiyor. Bana gerçekten en uyan yol forvetti ve bu pozisyona geçiş yaptım. Bana uygun olduğunu, ayrıca benim için göz alıcı bir rol olduğunu düşündüm ve bugüne geldim böylece.

YETENEK TEK BAŞINA YETERSİZ KALIR!

Ebedei’deyken yeteneğime inanıyor, kendime güveniyordum ama antrenmanlara çıktığımda yeteneğin tek başına yetersiz olduğunu fark ettim. İlk deneme döneminde ağır antrenmanlar sonrasında kulüp bize eve gitmek için bir hafta izin verdi. Ben de kendime şunu dedim: ‘Paul, eğer gerçekten kariyerinde bir şeyler başarmak istiyorsan ekstra bir şeyler yapman gerekiyor.’ Çevremdekiler futbolculuğumu beğeniyordu ama o aşamada daha fazlasını yapmam gerekiyordu. Takım arkadaşlarım gibi tatile gitmek yerine fazladan kamp yaptım. Sıkı antrenman ve ekstra koşular yaptım. Daha sonra toplandığımızda eskiden 10. olurken artık ilk 3 ya da 4 arasına girmeye başladım ve bu durum benim kariyer olarak da yükselmemi sağladı. Kesinlikle yetenek tek başına size yol aldırmıyor, bazı desteklere de ihtiyacınız vardır. ‘Vay be, ne futbolcu’ dediğim çok yetenekli takım arkadaşlarım vardı ama onlar gerekli desteğe sahip değildiler ve başaramadılar. Başarılı olmak; yeteneğin yanı sıra çok çalışmak, bireylerden destek görmek ve Tanrının desteğine sahip olmak arasında bir dengedir.

GOLDEN SONRA ANNEM VE BABAM ÇIĞLIK ÇIĞLIĞAYDILAR!

Trabzonspor forması altında Konyaspor’a topukla attığım gol çok özel oldu. Öncelikle bu şekilde bir gol daha önce atmamıştım. Ama futbol anlardan ibarettir. Bir an, bir durum ya da başka bir şey, nasıl adlandırmam gerektiğini bilmiyorum. Bu tarz goller kaliteyle, hızlı düşünme ve teknikle alakalıdır. Çünkü eğer yeterli tekniğiniz yoksa bu tarz bir golü asla atamazsınız. Top bana gelirken kararı bir saniyede verdim ve yapmam gereken buna tekniği eklemekti. Vurmak için döndüğümde içeri gireceğini biliyordum. Çünkü topuğumla ona çok iyi vurmuştum. Maç sonunda çok güzel yorumlar aldım. Sadece eşim değil, herkes, ailem, arkadaşlarım ve hatta tanımadıklarım, daha doğrusu bütün duacılarım. Hepsi ‘bu Puskas ödüllük gol’ dedi. Annem ve babamı aradığımda ise çığlık çığlığaydılar. Eşim çok heyecanlıydı maç sonunda, benimle gurur duyuyordu.

UZUN GİBİ, SIRIK GİBİ: OPA!

Çocukken mahallemdeki altyapı takımımda oynarken arkadaşlarım bana OPA derlerdi. Bunu mahallemde ve çevremde de söylerlerdi bana, ‘OPA’ diye seslenenler vardı. Uzun gibi, sırık gibi bir anlamı var.

BU GOLLERİ UNUTAMAM!

Bir forvet olarak benden gol katkısı bekleniyor doğal olarak ve ben de bunun için elimden geleni yapıyorum. Gol atmak ve attırmak insanı mutlu ediyor. Bugüne dek çok gol attım ama ikisini unutamıyorum. İlki Manchester United’a attığım gol. Danimarka’da Midtjylland’ta oynuyordum. UEFA Avrupa Ligi maçında M. United’e karşı kritik bir golüm vardı, çok baskı altında atmıştım. Diğeri Nijerya Milli takımı adına attığım ilk golüm. Milli takım formasını giymek ve o formayla ülkem adına gol atmak mükemmel bir duyguydu. İlk davetimde attığım golden gerçekten çok etkilenmiştim. Bunlara Konyaspor maçında attığım gol eklendi şimdi.

KAVGA EDEREK SORUN ÇIKARAN BİRİSİ DEĞİLİM

Futbol duygularla doludur. Bazen kariyerinizi bitireceğini düşündüğünüz ikili mücadelelerle karşılaşıyorsunuz ve buna sert bir şekilde tepki gösteriyorsunuz. Ve daha sonra rakibiniz de tepki gösteriyor. Tabi ki maç içinde o durumda tartışmalar yaşanıyor, ben de yaşadım, çok sinirlendiğim anlar oldu. Ama genel anlamda ben maçlarda herkesle kavga ederek sorun çıkaran birisi değilim. Bugüne kadar oynadığım her ülkede insanlar beni kavga etmeyen ya da sorun çıkarmayan kibar bir oyuncu olarak tanıdılar. Benim adıma rakibin hoşuna gitmeyecek hareketim, belki onları zorlayan kötü bir sıçrama ya da ikili mücadelede olmuştur ama bunlar da çok azdır.

SOUTHAMPTON İÇİN RİSK ALDIM, OLMADI!

Futbolda işlerin iyi gitmediği anlar vardır. Benim için Southampton dönemi öyle oldu. Öncelikle transfer ocak ayında gerçekleşti. Verdiğim hiçbir karardan pişman olmadım fakat bazen bir takıma imza atmadan önce sormanız gereken sorular vardır. Oynadıkları sistemin size uyup uymadığını öğrenmeniz gerekir. Kendi adıma, Belçika’da kazanılacak her şeyi kazandım, bunun yeterli olduğunu düşündüm. Başka bir şey deneme zamanı gelmişti. Orası Premier Lig. Takımın ligde kalması ya da düşmesi konusunda şansının yüzde 50-50 olduğunu biliyordum. Ama bazen risk alırsınız ve sonra işe yarayıp yaramadığını görürsünüz. Ben de riski aldım ve olmadı. Birçok defa antrenör değişiklikleri ve bana uymayan sistemler. Belki de bahane arıyorum fakat bazen bir takıma gitmek isterseniz sistemi, takımda işlerin nasıl yürüdüğünü ve her şeyi çok çok iyi sorup öğrenmeniz gerekir. Hepsi bu.

ADEBAYOR VE ZLATAN ÇOK ÖZEL

İzlemekten gerçekten keyif aldığım birçok idolüm var. Adebayor’u beğeniyorum öncelikle. Zlatan da onun gibi, ikisi de çok özel futbolcular. Ayrıca onlar gibi çok izlediğim oyuncular var. Mesela Edin Dzeko, oyun tarzını beğeniyorum. Dolayısıyla çok fazla idolüm var. 

TECRÜBELİ OYUNCULARA SAHİP OLMAK ÇOK ÖNEMLİ

Şu anda aktif bir oyuncuyum, önemli hedeflerim var. Bu nedenle her zaman kendimi daha da geliştirmek istiyorum. Zamanlamamı, oyundaki kalite, enerji gibi birçok yönümü geliştirmeye çalışıyorum. Gençken, daha çok çalışıp iyi antrenman yapmama rağmen yaşı büyük oyuncuların benim önüme geçip oynadığını görürdüm Midtjylland’te. Fakat şimdi neden daha tecrübeli oyuncuların önde olduğunu anlıyorum çünkü sahadayken bazen öyle pozisyon alıyor, öyle kritik kararlar veriyorlar ki, oyuna büyük katkı sağlıyorlar bir hareketle. Tecrübeli oyuncu olarak sahada görebildiğiniz şeyler var, genç oyuncuların fark edemediği şeyler. Ve ben de artık tecrübe kazandım. O zamanlar düşünemediğim şeyleri şimdi anlıyorum. Dolayısıyla milli takım ya da kulüp seviyesinde fark etmeksizin bir takım için, gençlerin yanı sıra tecrübeli oyunculara da sahip olmanın çok önemli olduğunu düşünüyorum.

PAUL EVDE ÇOK KALDIN!

Bir maçta sadece savaşmak ve kazanmak istersiniz. Sahadayken odaklandığım tek şey takımdır, nasıl yardımcı olacağım ve hocamızın taktiklerini nasıl odaklanacağımdır. Çünkü sahaya çıkmak ve hocanın söylediklerini aklınızda tutmak hiç kolay değil. Takımın kalitesini arttırmak için kendi kalitenizi de düşünmeniz gerekiyor. İşler iyi gitmediğinde arkadaşlarıma seslenmeye çalışarak yardımcı oluyorum. Sahada hırslı, çabuk karar vermeye çalışan, konsantre ve mücadele eden biriyim ama sahanın dışında daha sakin bir yapım var. Antrenmandan sonra evime gider, TV izlerim ve uyurum. Fazla dışarı çıkmam çünkü ben evde mutluluk bulurum. Bazen de kendime ‘Paul evde çok kaldın. Bu kadını bir restorana götürmeli, dışarı çıkarmalısın’ derim, eşimi yemeğe çıkartırım. Ara sıra da arkadaşlarımla buluşup vakit geçiririm.

ONUN GİBİ KADINA SIK RASTLAMAZSINIZ!

Trabzonspor'da Derbi Öncesi Sarı Tehlike Trabzonspor'da Derbi Öncesi Sarı Tehlike

Hayatımın en önemli kararı eşimle tanışmak ve onunla evlenmekti. Bugüne kadar verdiğim en iyi kararlardan birisi olduğunu düşünüyorum. Çünkü dürüst olmak gerekirse onun gibi bir kadına çok sık rastlamazsınız. Onun dışında hayatımda birçok önemli hatta kritik kararlar verdim, ama herhangi bir pişmanlığım olduğunu söyleyemem. Yaşanan her şeyin bir nedeni vardır çünkü. O karardan sonra kendinizi tabi ki sorgularsınız ama zaman geçtikçe bunun bizi daha da geliştirmek ve iyileştirmek için bir gereklilik olduğunu fark ettim.

ASLA GERİ DÖNMEYECEĞİM!

Profesyonel futbolcu olmasaydım ne yapardım bilmiyorum. Çünkü bütün odak noktam futbol oynamaktı hep, hayatım boyunca sadece buna odaklandım. Avrupa’ya gelirken uçağa bindiğimde kendime şunu söylemiştim: ‘Asla geri dönmeyeceğim, ne olursa olsun hayatımı buna adayacağım.’  Bunun için hep çok çalıştım, çok fedakarlıklar çektim. Bazen seyahat ederken eski arkadaşlarımı görüyordum, İtalya ya da başka ülkelere denemelere gitmişler ve geri dönmüşler. Benim buna tepkim ‘Neler oluyor böyle? Gittiniz ve geri döndünüz!’ şeklinde oluyordu. Daha küçükken arkadaşlarıma şunu söylemiştim: ‘Eğer gitme şansım olursa asla geri dönmem.’ Ben de bunu yaptım. Futboldan başka hiçbir şey düşünemiyorum.

BAZEN ANTRENMANLARDA UÇAKLARI SEYREDİYORUM!

Trabzon en iyi futbol oynayabileceğim bir şehir. Sakin, huzur veriyor ve çok güzel. Doğası da çok iyi. Trabzon’a gelmeden önce şehrin balık konusunda en iyisi olduğunu öğrenmiştim, gerçekten de öyle. Trabzon hakkında her şeye bakınca burası benim futbol oynayabileceğim tarzda bir yer. Burada olmak gerçekten harika. Bu arada, havalimanı yakınımızda, antrenmandayken uçakların indiğini ve kalktığını görüyorum. Bazen dikkatimi uçaklara verip seyrettiğim oluyor, ilk başlarda çoktu ama şimdi alıştım.

FUTBOLDAKİ KİLİT NOKTALARDAN BİRİ MÜTEVAZİLİK

Altyapıdaki çocukları söylemek istediğim şey; her şey ne kadar çok çalışmanız, kendinizi adamanız ve mütevazi olmanızla alakalı. Sanırım mütevazi olmak futboldaki kilit noktalardan biri. Çünkü mütevazilik sizi inatçılığın götüremediği yerlere götürür. Mütevaziyseniz ve kendinizi adarsanız işin büyük kısmı hallolmuş demektir. Yeteneğin tek başına işe yaramadığını unutmadan mütevazı olun, çalışın, kendinize inanın, yetinmeyin ve dua edin. Başaracaksınız.

KALBİM HER İKİSİNE DE AİT!

Midtjylland genç yaşımdan itibaren bana her imkanı sundu. İlk takıma çıkardı, kendimi geliştirmemi sağladı. Futbolu anlamama yardımcı olup bana çok şey kattılar. Genk’e gittiğimde ise futbolu daha da gelişmeme yardımcı oldular. Gençken  Midtjylland’ta gelişimini tamamlayamadığım bir şeyi ortaya çıkardılar. Dolayısıyla daha çok aklımda olan kulüp olarak kalbimden Genk geçiyor sanırım. Ama Midtjylland’ı da çok seviyorum. Şöyle diyebilirim, kalbim her ikisine de ait. Şu anda da Trabzon’dayım ve buradan çok etkilendim şimdiden. Trabzonspor kulübündeyim ve çok iyi bir yerdeyim.

HİÇBİR TAKIMI HAFİFE ALMAMANIZ GEREKİR

İçinde bulunduğumuz jenerasyon döneminde futbol, her ülkenin her ülkeyi, her kulübün de her kulübü yenebileceği seviyeye ulaştı. O kulübün Danimarka’dan, Belçika’dan, İngiltere’den ya da Türkiye’den olması fark etmiyor. Çok güzel bir örnek var yakın dönemde bununla ilgili: Geçen ay Almanya ve Türk Milli takımı arasında oynanan maçı seyrettim. Seviye bir Şampiyonlar Ligi maçı seyrediyormuşum gibi yüksekti. Türkiye’nin çok iyi bir maç çıkardığını gördüm. Yani artık her takım her takımı yenebilir. Futbol hiçbir takımı hafife almamanız gereken bir seviyeye ulaştı. Bu bilinçle rakibin sıralamasına ve geçmişine bakmadan her maça aynı konsantre ile çıkılması gerekiyor. Ben her maça aynı ciddiyetle hazırlanırım bu nedenle.