Özellikle Karadeniz Bölgesi'nde yürütülen deniz dolgusu çalışmalarının büyük bir tehdit oluşturduğunu vurgulayan Pehlevan, geri dönüşü olmayan bir tahribat yaşandığını söyledi.
"Toprak, Geri Kazanılamayacak Şekilde Yok Ediliyor"
Tarım topraklarının oluşum sürecine dikkat çeken Pehlevan, şu açıklamayı yaptı:
“En iyi koşullarda 1 cm’lik toprağın oluşması için 100 ila 300 yıl gerekiyor. Ancak bu toprağın verimli hale gelmesi için 4 bin ila 12 bin yıl geçmesi gerekiyor. Yani kaybettiğimiz toprağı geri kazanma şansımız yok. Buna rağmen, ülkemizde toprak dolgu malzemesi olarak kullanılıyor ve adeta Karadeniz’in hırçın dalgalarında boğuluyor.”
"Tarım Arazilerimizi Kendi Ellerimizle Yok Ediyoruz"
2050 yılında dünya nüfusunun 10 milyara ulaşacağına ve bu nüfusu beslemek için gıda üretiminin en az %50 artırılması gerektiğine dikkat çeken Pehlevan, iklim değişikliği nedeniyle birçok tarım alanının sel, kuraklık ve deniz seviyesinin yükselmesi gibi tehditlerle karşı karşıya olduğunu ifade etti.
Trabzon sahilinde deniz dolgularının tehlikeli boyutlara ulaştığını belirten Pehlevan, "118 km uzunluğundaki Trabzon sahilinin 104 km’si dolgu alanı haline getirildi. Bu süreç halen devam ediyor. Sadece tarım topraklarını değil, aynı zamanda deniz ekosistemini de yok ediyoruz. En ucuz ve erişilebilir protein kaynaklarımızı kendi ellerimizle imha ediyoruz." dedi.
"Toprak Ana Yoksa Biz de Yokuz"
Yetkililere acil önlemler almaları için çağrıda bulunan Pehlevan, şu çözüm önerilerini sıraladı:
- Tarıma elverişli toprakların denize dolgu olarak kullanılmasının yasaklanması.
- Kazılardan çıkan verimli toprağın atıl durumdaki arazilere taşınarak ıslah edilmesi.
- Tarım alanlarının sürdürülebilir şekilde kullanılması için projeler geliştirilmesi.
Pehlevan, küresel ısınma ve artan nüfus nedeniyle her bir karış toprağın korunması gerektiğini vurgulayarak, "Bugünden önlem almazsak, yarın çok geç olabilir." ifadelerini kullandı.
Tarım topraklarının hızla yok olması, sadece gıda güvenliğini değil, ekosistemi ve gelecek nesilleri de doğrudan etkileyen kritik bir sorun olarak öne çıkıyor.