Merhaba;

Sondan söyleyeceğimi baştan söyleyerek yazıma başlamak istiyorum sevgili dostlar...

Şu ahir ömrümde, rakibi karşısında bu kadar silik,  ve bir o kadar da ne yaptığını bilmeyen böyle bir Trabzonspor kadrosunu hatırlamıyorum açıkçası..

Öyle ki, rakip sanki küme düşme potasında değil de, ligimizin en tepesinde şampiyonluk mücadelesi veren, her yönüyle Trabzonspordan çok üstün muazzam bir rakip..

Tabi futbol bu...

Gün, bazen sizden zayıfı size üstün kılar..

Bu akşam da böyle oldu...

Biz nezaket icabı; öncelikle kazananı tebrik edelim..

Samsunspor, sahada her yönden Trabzonspor’dan üstün oynadı ve lige veda etmedi sayılır..

Ve bunu, tüm camia öyle bir hırsla elde etti ki, Trabzonspor gibi mazisi şampiyonluklara dolu bir rakip karşısında elde ederek ayrı bir anlam kazandırdılar, kendi adlarına..

Karadeniz’in iki güzide şehrinin futbol ikliminde karşılaşacak  olması, özellikle ‘Samsunspor ‘ camiası cenahının günler öncesinden bu zorlu ‘Trabzonspor  ‘ maçını adeta lige devam mı, veda mı (?) algısına dayalı bir strateji geliştirmesi, Samsunspor camiasını belki de hiç olmadığı kadar maksimum bir motivasyon ile kenetlenmeye itmişti..

Adeta, tüm kent bu karşılaşmaya odaklanmışlar..

Yanılmıyorsam;

Ki, hattı zatında Samsunspor başkanın aylar öncesinden “  Karadeniz’in, gerek nüfus yoğunluğu gerek ekonomik ölçekteki büyüklüğünden ötürü, Trabzon şehrinden üstün olan Samsun’un her yönden Trabzon’dan  başarılı olması “ gerekir gibi bir şeyler demiş idi...

Trabzonspor kadar ( neden ) başarılı olamadık , diye bir kelam ettiğini de hatırlar gibiyim..

Sonrasında, teknik direktörlerine de Trabzonspor karşılaşmalarının ne denli elzem olduğu anlatılmış ki, o da mazideki hadiselerden dem vurdu, durdu..

Oysa ne gerek var, eskileri deşmeye?

Madem bugün oynadın ve haklı bir şekilde kazandın, o zaman da böyle oynayıp kazanıp, o güzelim yılları heba etmeseydiniz?

Diye bir çok şeyleri demek geliyor içimden ya, neyse..

Biz yine futbol dilinden konuşmaya devam edelim..

Dilerim, Markus hoca artık böyle kindar söylemleri kendine rehber edinmez..

Biz ondan, adına ve kalitesine yakışır icraatlar bekliyoruz, gerek camiası gerek ülke futbolu adına..

Bu arada   bir futbol sever olarak, Markus ‘u takdir ettiği mi belirtmek isterim..

Hülasa...

Her yönüyle, kaleci Okan’ından, bizim evladımız Zeki Yavru’ya kadar herkes görevini mükemmel bir şekilde yerine getirerek, Trabzonspor’u adeta  sahada görünmez eylediler..

Ve Markus, takımını adeta bir orkestra şefi gibi yönetti..

Filhakika..

Samsunspor, makus talihini Markus Gisdol’la yendi..  

Onun için, ne gerek var, iki şehri her yönden birleştirmek varken, özellikle futbol üzerinden ayrıştırmaya(?)

Avcı Avlandı..

Abdullah Avcı bu akşam bence bir futbol faciası yaşadı..

Markus hoca, Avcı’nın talebelerine isimsiz ve sıradan futbolcularıyla adeta taktik ve strateji dersi verdi..

Kabul etmek gerekir ki, Trabzonspor, Samsunspor karşısında acze düştü..

Yani demem o ki, rakibin tüm bindirmelerine, durdurmalarına en ufak bir çözüm üretemedi Abdullah hocam..

Şunu desek mi?

Samsunspor’ da tüm futbolcular mükemmele yakın oynarken, Trabzonspor’da biraz ( bana göre ) Enis Barhdri dışında kim vardı, güzel oyundan geçtim, az biraz  gayretli olan, biri var mıydı?

Uğurcan ayrı bir hikaye yazmaya devam ettikçe, takımın tüm balansı tepetaklak oluyor vesselam..

Şuna katılmıyorum meselâ..

Avcı’nın aklı hafta içi Kupa maçındaydı bahanesine..

O vakit, hoca Trabzon’da kalıp, takımın başında Egemen  Korkmaz çıksaydı deyiveriyor insan..

Sonuç bundan daha mı kötü olurdu acep?

Bir kere şampiyonluklar yaşamış büyük  camialar için öncelikli hedef daima ilk oynayacağı karşılaşmadır..

Buna birde rakibin günler öncesinden bu maça kilitlendiğini düşünecek olursak!..

Sonuç itibarıyla, bu karşılaşmayı her daim iyi irdelemeli ve gelecek adına Trabzonspor’un menfaatleri bağlamında hiç unutmamasını salık veriyorum ( haddim olmayarak ) sevgili hocama..  

Bu maçtan çıkarılacak çok dersler var..

Evet..

İki değerli şehir.. Futbolun ortak diliyle, futbolun güzelliklerine tutunması elzem olan iki güzel kentimiz..

Hadi, futbolu bir kenara bırakalım;

Biri, Fatih Sultan Mehmet Han’ın müthiş dehasıyla fethedilen ve Türk tarihinin en zeki siyasi kazanımları sonucu, en şanlı zaferleri arasında yer almasına vesile olan Trabzon şehri..

Diğeri, kurtuluş mücadelesinin meşalesinin yakıldığı, Mustafa Kemal’i o zor dönemlerde zafere giden yolda çok muhkem bir yere taşıyan Samsun şehri..

Keşke, Markus’ a bilmem kaç sene öncesinin yaşananlarını anlatıp, bir maçı spor olmaktan çıkarıp, intikam iklimine sokacaklarına bu şanlı tarihi ve  yaşanmışlıkları anlatsalardı ya..

O zaman Markus hoca da nasıl bir kent ve coğrafyada görev yaptığını anlardı..

Son tahlilde, Karadeniz bölgesinde; Samsun’da, Ordu’da, Rize’de, Giresun’da, bir zamanlar Bolu, Zonguldak, Karabük gibi daha nice şehir kulüplerimiz  Süper Ligde olsunlar..

Bundan  tüm Karadeniz ve Trabzonspor- Samsunspor  başta olmak üzere Türk futbolu kazanır ve ancak o zaman İstanbul dukalığının hegemonyasına yeniden hep beraber dur denilebilir.. 

Bu maç özelinde yaşananları düşününce aklıma  ‘iki şehrin hikayesi ‘romanı geldi..

Sanırım bir çoğumuz okuduk diye tahmin ediyorum..

Charles Dickens’in kaleme aldığı “ İki Şehrin Hikayesieserinden çok daha derin  ve anlamlı, gerçek hikayeleri barındıran gerek Trabzon, gerek Samsun, bizim olan hikayeleri sapasağlam, gerçek ve muhteşem iki komşu şehirdir..

Öyle ki, bu iki şehrimizin hikayesi emekle, fedakârlıkla, şehitlerin kanlarıyla yazılmış  gerçek destanlıklar ve hikayeleri yaşayan ve yaşatan şehirlerdir..

Bizim olan, biz olan gerçek şehir ve hikayeleriyle dopdolu..

Onun için  “ Charles Dickens’in, İki Şehrinin Hikayesini ‘ okumadıysanız da çok şey kaybetmiş sayılmazsınız..

Bunun için biraz Osmanlı, biraz yakın tarihimizi şöyle bir gözden geçirmeniz kafi olacaktır..

Şöyle yapsak daha iyi olmaz mı?

Futbolu ayrıştırmak için değil de, bu coğrafyanın çocuklarının daha güzele yürümeleri adına,  hayallerine hep beraber kardeşçe  tutunacak dalları olsun diye vesile kılsak ya!..

Hasan Akbaş

Haberts.com