tv'nin iddialı dizisi Maraşlı'da fötr şapkası, siyah eldivenleri paltosu ve karizmatik bakışlarıyla farklı bir kötü adam portresi çiziyor Saygın Soysal. Canlandırdığı Savaş karakteriyle ilgili pek bir şey bilmiyoruz seyirci olarak, kendisi de herhangi bir tüyo vermiyor zaten.
İlk bölümden beri Mahur'un çektiği fotoğrafların peşinde olan Savaş, amacına ulaşabilecek mi bilinmez ama Soysal oynadığı karakterle seyircinin beğenisini kazanmayı başardı.
Onun hikayesi sabahları kuymak, akşam arpa çorbası, kara lahana sarması, turşu kavurması yenen bir evde, Ankara'da başlıyor...
Trabzon'dan göçen ailenin tek çocuğu. Hatta daha Trabzon'u görmeden Trabzonsporlu olanlardan.
Ticaretle uğraşan babasının işleri sebebiyle üç yaşına kadar Ankara'da, ilkokul dördüncü sınıfa kadar Bursa'da, ortaokul ikinci sınıfa kadar İstanbul'da, sonra da Trabzon'da yaşamışlar.
Pek çok şehir değiştirmiş, ama ergenlik yıllarına denk gelen Trabzon'un ayrı bir yeri var onda. "Hata yapmaktan korkmamayı öğreten, kendimi bulduğum canımın içidir Trabzon" diyor şehir için. Sonra tekrar Ankara'ya düşüyor yolu.
Hacettepe Üniversitesi'nde konservatuvar okuyor.
2005'te Güz Yangını dizisiyle sektöre bir giriyor ondan sonra arkası geliyor. Hatırla Sevgili'de Recep Tayyip Erdoğan, Payitaht Abdülhamid'de Theodor Herlz gibi tarihi karakterleri oynasa da keskin yüz hatları ve uzun boylu fiziği sebebiyle genellikle, kötü adam rollerinin aranılan ismi oldu.
Her türlü psikopat, ruh hastası tipleri oynar dedirtti seyirciye ve kötü adamı sevdiren bir adam haline geldi Soysal. Uzun zaman sonra ilk kez söyleşi verdiği için biraz heyecanlı ama yine her zamanki gibi mütevazı...
- Maraşlı dizisi kısa zamanda sevildi. Dizinin başarısını neye bağlıyorsunuz?
- Önce iyi bir senaryonun varlığı.
Bu ekibi toparlayan oydu.
Oyuncular işe sarılmış vaziyette. Her hafta etkili bir bölüm çıkarmak güç bir iş, herkes iyi çalışıyor, umarım böyle devam ederiz.
- Savaş karakterinin size yansıması nasıl oldu? Senaryoyu elinize ilk aldığınızda nasıl bir karakter canlandı gözünüzde?
- Aslında senaryonun ilk okumalarında aklınıza gelen, içinize doğan, size malum olan fikirler, imajlar yanıltıcı olabiliyor. Hemen bir karakter canlanamayabilir kafanızda. Ben de elimdeki malzemeleri nasıl karıştırmam gerektiğine karar verdiğimde hayal etmeye başlayabiliyorum.
O yüzden benim için ilk tanışmalar, ilk okumalar hep sancılı olmuştur. Emin olamam hiçbir şeyden, zamana ihtiyaç duyarım.
- Güneşe çıkamaması, sürekli siyah giymesi dışında çok da fazla bir bilgimiz yok Savaş'la ilgili.
Savaş'ın gizemi nedir?
- Söylenir mi hiç (gülüyor).
- Damak tadına düşkün, yüksek zevkleri olan bir adam diye tanımlanıyor. Bu noktada size uyuyor mu bu tarifler?
- Savaş'la yüksek zevklerden anladıklarımız farklı, çok şükür.
MAHUR'LA AŞK NİYE OLMASIN
- Savaş başından beri fotoğrafların peşinde. Amacına ulaşabilir mi bilmiyoruz ama ailede de işler karıştı. "Mahur'a aşık olsun" diye yorumlar okudum. Olabilir mi sizce?
- Olur olur, niye olmasın (gülüyor).
Senaryonun ana bağlantılarını oyuncular ve yönetmen biliyor, bu önemli bir avantaj.
Kim kimin kardeşi, kim kimin annesi babası biz biliyoruz. O yüzden öngörü de bulunamıyorum.
- Karakterin bir bakışı bile çok şey anlatıyor. Ne yapıyorsunuz da herkesin kötü dediği karanlık bir adamı sevdirebiliyorsunuz?
- Oyuncu iyi adam, kötü adam diye düşünmez inanın. Herkes bir kalp taşıyor, onu anlamaya çalışırız. Daha önce dediğim gibi zamana ihtiyaç duyarım diye, bu da öyledir.
- Neden kötü adam rollerinde bu kadar iyisiniz?
- Ne diyeyim, teşekkür edeyim.
Oyuncu oyuncak ister, şu an oynadığım rol çok oyuncaklı.
Beğeniliyorsa ne mutlu. Dediğim gibi kötü adam oynadığınızı bilmiyorsunuz, düşünmüyorsunuz o an. Yoksa kötü adam oynayınca daha kötü hissetmiyorsunuz kendinizi. Oyun oynadığınız için mutlusunuz yine, hem de çok mutlusunuz.
- Çok önemli isimlerle çalıştınız. Size rol model olan, yol gösteren kişiler oldu mu?
- İlk önce Durukan Ordu ağabeyimdir. Beni Trabzon Lisesi'nden Hacettepe Konservatuvarı'na ışınlamıştır.
Hiçbir karşılık beklemeksizin beni çalıştırmış ve bana inanmıştır. Emeği çoktur üzerimde, o olmasaydı ben de böyle olmazdım. Sonrası 2005 yılı okuldan bir yıl gecikmeli mezun oldum ve İstanbul'a geldim. Çok insandan çok şey öğrendim ama model almadım onları.
- Geriye dönüp baktığınızda kariyerinizin dönüm noktası olduğunu düşündüğünüz proje ya da karar neydi?
- Henüz dönüm noktasına varmadığımı düşünüyorum.
- "Yakışıklı olmasa da karizmatik denilen erkekler kategorisinde ilk sıralardadır" diye bir yorum okudum. Kendinizi karizmatik buluyor musunuz?
- İnsan kendini nasıl karizmatik bulur? Komik olur.
HAYATIN BALINA VARMAK İSTEDİM
- Trabzon'dan Ankara'ya giderek Hacettepe'de konservatuvar okumuşsunuz. Neden oyuncu olmak istediniz? Motivasyonunuz neydi?
Hayal, para, çevre, göz önünde olma isteği, ilgi, şöhret...
- Motivasyonum hayatın balına varmaktı. Zaten tiyatro bölümlerinin bir başka güzelliği de budur. Herkes başka bir diyardan başka bir alemden gelir. Herkes bir arayış halindedir. Her öğrenci kendisinin ve arkadaşlarının tek kişilik savaşlarına şahit olur ve dağılırlar. Sanat okullarını ciddiye alınız.
- İlk gençlik yıllarınızın geçtiği yer olduğunu söylemişsiniz... Trabzon denince hafızanızda hangi anılar canlanıyor? Geçmişe özlem duyanlardan mısınız?
- Kendimi bildiğim, bulduğum yerdir. Canımın içidir Trabzon. Nasıl anlatayım size? Bize bildiklerimizi söyleyebileceğimiz bir alan açabildiği için, hata yapmaktan korkmamayı öğrettiği için o yıllarımın Trabzon'una her zaman minnet duydum. Herkesin eşit olduğu, haklının daha eşit olduğu bir hayal alemiydi. O günleri hep özleyeceğim.
- Trabzon'u görmeden Trabzonsporlu olmak da çok özel bir durum... Bunun bir hikayesi nedir?
- Ankara'da doğmuşum, dedemin evinde. Onlar da Trabzon'dan göçmüş gelmişler zamanında. Sabahları kuymak, akşam arpa çorbası, kara lahana sarması, turşu kavurması Trabzon'dayız sanki. Babam da Ankara'da doğmuş. Anneciğim Ilgazlı. Babam ile aynı lisede okumuşlar, sonraki yıllarda da evlenmişler. Neyse ben doğunca amcam formayı giydirmiş bana. Trabzonspor öyle girmiş hayatıma. Daha da çıkmaz. Kazım gibi severim Trabzonspor'umu.
HİKAYESİ ANLATILACAK O KADAR İNSAN VAR Kİ
- Aslında çok geniş bir rol skalanız var. Hatırla Sevgili'de Recep Tayyip Erdoğan'ı oynamıştınız. Payitaht Abdülhamid"de Theodor Herlz'i... Gerçek hayatta yaşamış tarihi kişilikleri canlandırmak nasıl bir his? Örneğin sonrasında Erdoğan'dan herhangi bir geri dönüş aldınız mı?
- Yok, geri dönüş almadım. Tarihi karakterleri oynamak keyifli tabii, ama bu roller televizyon dizileri için yazılmışlardı, farklı nitelikteydiler. Biz de biyografik sinemanın yeniden doğacağı günü iple çekiyorum. O kadar fikri, hikayesi anlatılmaya değer insan yaşamış ki Anadolu'da Trakya'da. Biraz bugünden kendimizi uzaklaştırabilsek göreceğiz, kendimize geleceğiz.
- Bundan sonraki kariyer hedefiniz nedir? Hayalinizde şöyle bir filmde şu rolü de oynasam dediğiniz işler var mı?
- İnanın yok. Hiç kariyer hedefim olamadı ne yazık ki. (Sabah - İlker Gezici)
Saygın Soysal: Kendimi Bulduğum Yer Trabzon'dur
Maraşlı dizisinde canlandırdığı Savaş karakteriyle adından bahsettiren Saygın Soysal tam bir Trabzon âşığı. Soysal, “Bana hata yapmaktan korkmamayı öğreten, kendimi bulduğum, canımın içidir Trabzon” diyor
Yorumlar