Ne maç öncesi, ne de maç sonrası yaşananlar bu pankart kadar ilgimi çekmedi…
Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadyumu’nda gözüme çarpan bu pankart o kadar çok şey anlatıyordu ki…
Ne 50 bin kişilik taraftar uğultusu, ne sahada kora kor mücadele veren futbolcuların krampon sesleri, ne de ekranları başında ki milyonların kalp atışları, benim aklım hep o pankarttaydı.
Bu ülkede, gücün, iktidarın ve hegemonyanın spor camiasındaki sembolü olan Fenerbahçe ve onun taraftarları, herkesi haddini bilmeye davet ediyorlardı?
Ve haddini bilmesi gerekenlerin başında da Trabzonlular ve Trabzonsporlular geliyordu…
Sahi biz kimdik ki?
Biz, Karadeniz’in kıyısında, küçük bir şehrin çocuklarıydık; onlar ise 15 milyonluk dev bir şehrin obez çocukları…
Onların, ülkeyi yöneten siyasileri, omuzları yıldız dolu generalleri, ülkenin bütçesine denk bütçesi olan işadamları, yalan yazmak ile mürekkepleri tükenmeyen gazetecileri varken, biz kim oluyorduk…
Evet, biz haddimizi bilmeliydik.
Çünkü biz devlere karşı meydan okuyan Don Kişotlar’dık onlara göre. O efendiler ise her şeyin, herkesin ve tüm ülkenin sahibi olan imtiyazlılardı…
Küçük bir şehrin takımı, İstanbul’a geliyordu ve o kocaman şehrin, kocaman takımının tribünleri ağzına kadar doluyor ama hepsinin ayakları titriyordu. Sahi biz kim oluyorduk ki onlara huzur vermiyor, rahat ettirtmiyor ve uykularını kaçırıyorduk…
Onlar şike yapabilirler, onlar hakem odalarını basabilirler, onlar maç satın alabilirler, onlar canları ne istiyorsa yapabilirler ama biz ise sesimizi bile çıkaramazdık. Trabzonspor Başkanı da Trabzonspor taraftarı da haddini bilmeli, sesini kesmeli, oturmalı ve kendilerine müsaade edildiği kadar konuşmalıydılar.
Bu ülkede ne yapılacak ise onlar yapar, ne denilecek ise onlar söyler, kim tahta oturacak, kim zindana gidecek ona da onlar karar verirdi…
Siz, asi şehrin isyankâr çocukları siz kim oluyorsunuz sahi?
Siyaset bunca baskı yaptı ama hala boyun eğmeyen çocukların var…
Para babaları ile susturulmaya çalışıldın ama hala satın alınamayan binlerce çocuğun var…
Medyanın aleyhinde yaptığı tüm karalama kampanyalarına rağmen, hala meydan okuyan delikanlıların var…
Ne oyunlar oynandı, ne baskılar yapıldı, ne hesaplar kuruldu ama hepsi boşa gitti.
Çünkü hala,” hak, adalet, emek, alın teri, helal puan ve hakkımızı alacağız” diyen yürekli evlatların var…
Yok beyim yok, hiç kusura kalmayın.
Allahtan başa kimseye eyvallahımız yok bilesiniz…
Ne biz haddimizi bileceğiz, ne de siz bize haddimizi bildirebileceksiniz.
Şimdi, biz buradan Karadeniz’den size sesleniyoruz.
Asıl haddinizi siz bilin efendiler.
Değil siz alayınız birden gelse…
Değil yerdeki gücünüz, gökteki yıldızlar sizin olsa…
Değil bu ülkenin egemenleri, yedi düvel arkanızda olsa…
Biz Trabzonlulara kimse haddini bildiremez.
Bu ülkede er ya da geç, bu gün ya da yarın ama bir gün mutlaka.
Siz haddinizi bileceksiniz.
Ve size o gün haddinizi bildiren de biz olacağız…