Olimpos’u Bilmeyen Spor Bakanı!

Spor Bakanı Suat Kılıç, Londra’da yaptığı bir konuşmada, Olimpiyatların neden Türkiye’ye verilmesi gerektiğini anlatırken pot sınırlarını obüs topuyla dağıtan bir gafa imza koydu ve tek kurşunla tam üç kuşu uçamaz hale getirdi. Bu masum kuşları şöylece sıralayabiliriz;

1-)Türkiye’nin olimpiyat düşü ,

2-) Başbakan’ın Olimpiyat için verdiği büyük mücadele

3-) Sayın Bakanın kendi kariyeri , eyvah ki eyvah..

Bir Spor Bakanı, en azından kendisini o göreve getiren liderine saygı adına, aylardır söyleyegeldiği “Olimpiyat” türküsünü biraz olsun merak edip, bu türkünün hangi koşullar altında hangi duygu ve zorluklarla yaşanıp yaşatıldığını öğrenmez mi?  Bu nasıl bir özgüvendir ki, Atina eteklerindeki Olimpiya’yı üç saniyede Antalya Çıralıya taşıyıp, Dünya medyasına pazarlama cüreti gösterebilmektedir.  Sayın Bakanın iyi niyetinden şüphe etmiyoruz, lakin Yunan medyasına komedi malzemesi olmayı da hak etmiyoruz.

Ya da Londra’da Dünya medyasıyla dalgasını geçti de biz lapinlere nanik mi çekiyor? Bu ihtimali de ciddye almak gerek.  Yok eğer bakanımız konuşmasında ısrarcı ise , binbir bela ile uğraşan Sayın başbakan bilmeli ki, Olimpiyata ruhunu veren Olimpiya’yı üç saniyede coğrafya atlatarak “milli bir unsur”a dönüştüren kişilerin spor bakanlığı yaptığı bir ülkeye değil Olimpiyat, o olimpiyatın yanmış meşalesini bile vermezler.

Ey Olimpiyat! Aklın varsa uzak dur!

Olimpiyat’ın Tavşanı Türkiye!

Tarihinin en kalabalık kafilesi ile olimpiyatlara katılmakla övünmenin, sportif ahlak adına bir anlamı olabilir, nihayetinde Dünya halklarının Pazar yerindesiniz ve ne kadar çok kaynaşırsanız o kadar iyi.

Lakin, insana ve spora yaptığınız yatırımın aynası da yine o olimpiyatlar ve sizin 4 yılda bir boy ölçünüzü de orada alırlar. Yüzlerce spor sahası, salonu vs’nin , o sahaya çıktığınızda karşılığı olmuyorsa, vaaz verir gibi konuşmanızın da bir anlamı kalmaz.

Neredeyse tüm sporcularımız elendikten aynı ifadeleri kullandılar; “ bir anda konsantrasyon kaybı oldu, bir boşalma oldu, ben de anlamadım, çok üzgünüm”

Bu sporcuları suçlamak ucuzluk olur, ama ortada kabak gibi parıldayan  bir başarısızlık var. Bunca sporcu sözleşmiş gibi hep aynı bahane-gerekçeleri öne çıkarıyorlarsa, sportif irade sınıfta kalmıştır. Belli ki sporcularımızı psikolojik olarak hiç hazırlanamamışlar.

Türk sporuna yön veren irade,  şike-çete sürecinde temiz futbol yerine şikecilerden yana tavır koyarak bugünkü tablonun da habercisi olmuştu aslında.

Şikeyi örtbas etmeye harcanan zaman ve emek,  olimpiyat ruhunu anlatmaya harcansaydı, ihtimal ki yine Olimpiyatın aslanı olamazdık, ama eminiz Tavşan da olmazdık.

 Lig başloor!

Başlar mı başlar! Kulüpler Birliği minik buzağıyı sütten kesti mi bilmiyorum ama, kuzularla oğlaklar kesin sevişiyor, hem de hard hard.  Arkadaşım eş arkadaşım şek arkadaşım eşşşekkk, lig başliyüüürrr, haydi çocuklar aşıya!

Soru;

Fenerbahçe şikesinin mızrağı İnfantino görünümlü ahlak çuvalına sığar mı?

Yanıt;

O şike, o mahkeme kararı ve o belgeler orta yerde durur iken, kimse olmadık yağmur düşlerine teşne olmasın. Ve TFF yi idare edenler ahlak ve yasalar önünde hesap vermeye hazır olsun!