TFF ve şike çetesinin;
Yani başta “bir kısım medya” olmak üzere şişirilmiş lig pastasından şöyle veya böyle nemalanan ve bunu yaparken de ahlak ve namus gibi futbolumuzda alıcısı olmayan değerleri ham hum şaraloplayan güruhun son yumurtası şu;

“Yaw tamam, Trabzon’un hakkı yenmiş de olabilir ama, onlar da saha dışıyla uğraşmayı bıraksınlar da biraz saha içine dönsünler, bak takım kötü gidiyor, gelin futbol konuşalım , yazık yaw Trabzon’a da.”

Cümle kötü oldu farkındayım, e ilham verenleri bir düşünün, isimlerini yazmaktan iğrendiğim figürleri bir getirin gözünüzün önüne, siz anladınız onları, cümledeki düzey yine de fazla değil mi?

“Atamayla” gelen TFF şikeyi de kendi gibi gelen ETİK ve TAHKİM kurulları marifetiyle halının altına süpürdükten sonra , ikinci hamle olarak da , “ artıkın futbol konuşalım yaw “ geyiğini devreye soktu.

Halıyı ters dubleks kıvamına ulaştıran pislik yığınları ortada durur ve UEFA ve FİFA, TFF’nin tercüme oyunları ile geciktirilen “acı kararıyla” şikeli futbolumuzun cerahatini her an patlatabilecek iken, hala güzel oyundan bahsedebilen midelerin sindirim sistemleri nasıl işliyor sorusunun yanıtını tıbba bırakalım. Ve fakat , bunca pisliğe rağmen hala “güzel oyun “ diye sıcak sıcak yumurtalar çıkarabilenlerin göğüs ve kafa hanelerinde hiç mi ahlaki kaygıları yoktur, bu kişilerin çocukluklarında onlara “güzel ahlaktan” söz eden öğretmenleri, köy camilerinde yaz aylarında kursa gittikleri camilerde “adam olmanın şartı vicdandır, adalettir” diyen köy camisi hocaları, “kimsenin hakkını yeme oğlum” diyen anneleri, ablaları, ağabeyleri, arkadaşları hiç mi olmamış? Yok olmuşsa bu rezilliği nasıl tolere edebiliyorlar, yine geldik sindirim sitemine, yok böyle olmayacak. Aklın ve vicdanın sınırları içinde kalınarak bu pisliği “anlamanın” imkanı yok!

Dünya Değerler Araştırması!Rengin Soysal’ın makalesinden okuduğuma göre İskandinav ülkelerinde insanların birbirlerine güven oranı %80. Türkiye’de bu oran, sıkı durun %10.
Şikeyi ve Makyavelizmi , iktidar edenlerin ve para sahiplerinin “doğal hakkı” olarak görenlerin ülkesinde insanlar bir birine bu kadar güveniyor işte. Emeği geçenleri hep birlikte tarihin çöp sepetine havale ediyoruz.

Spor Yazarlığında Kalite ve Arda Alan
İsimleri malum birkaç kişi dışında “ipe sapa gelir” spor yazarı olmadığı herkesin ortak kabulü. İsimlerini biliyorsunuz, ama en “düzgünü” bile patronunun pruvası hangi yöneyse o tarafa çeviriyor kalemini, hem kendilerine yazık ediyorlar hem iklimlerine. Değmez, hayat bir “kötüye” kul olmaya değmeyecek kadar kelebek a güzel insanlar!

Taraf’ta Arda Alan diye bir delikanlı futbol yazıları yazıyor. Galiba Zeki Demirkubuz twitiydi; “Ülkede sportif alandaki tüm figürleri toplasanız bir Şenol Güneş etmez” mealinde. Geliştiriyorum;
Ülkedeki tüm futbol yazarlarının derinlik ve analiz toplamı bir Arda Alan etmez. İnanmayan açsın bir Arda yazısı okusun. Ne de olsa genetiğinde devlet faşizmine direnen onurlu bir babanın kodları saklı. Aman Arda, kimselere benzeme, ruhunun efendisi olarak kalmaya devam et.

Ahmet Kaya 55 yaşında!
Medya linciyle aramızdan alınan Ahmet Kaya yaşasaydı 55. Yaşını kutlayacaktı. Haliç’te bir vapuru vurdular…O’nu bizden alan hayat bize layık olduklarımızı, Serdar’ı, Ceyda’yı Özkök’ü bıraktı, payımıza düşen çukur yani..

Trabzon’da Var Bir Divan!
Taşkın vardı ortaokul arkadaşım. Tarih hocamız sordu,
“Taşkın, Divan nedir oğlum?”
Taşkın hergele, Arafilboy çocuğu , bildiği şeyler başka, önce benim gözlerime baktı, yemedi, hoca keskin cevap bekliyor
“Padişahın oturduğu yere divan denir hocam”
“Otur yerine rezil”
Trabzon’da da epey büyük bir divan var, ihtiyar heyeti topluca oturuyor. Hayırlı işler…

Yazıya Müzik:
Ahmet Kaya: Cinayet Saati