Doğudan gelen barbarlar, gene kan damlayan mızrakları ile Yunanistan önlerindeydi...
Dev filler, uzak ülkelerden gelen maymun adamlar, kan içmeye susamış yarı insan yarı vahşi canlılar Atina medeniyetine meydan okuyorlardı.
300 Ispartalı, yok Ispartalı değil 300 Spartalı özgürlük için, medeniyet için, insanlık onuru için ölümüne direniyordu.
Çağlayan Adliyesinde bize doğudan gelen barbarlar muamelesi yapanlar, “Hay sizin adaletinizi seveyim ulan ben...” diyerek gireyim konuya...
Çağlayan Adliyesi’ne en demokratik haklarını kullanmak için giden Trabzonsporlular, resmen doğudan gelmiş barbarlar muamelesi gördüler.
Çağlayan Adliyesi’nin önü, çevik kuvvet tarafından adeta kuşatılmış. Migferler başlarda, joplar ellerde, kalkanlar hazır, dev filler gibi tomalar düşman kuvvetlerini yarmak için hazır bekliyor.
Neye karşı, kime karşıydı bu hazırlık. Düşman saldırısını püskürtmeye hazır, kararlı ve sarsılmaz bir ifade ile bekleyen bu polis kardeşlerimize biz ne yapmıştık?
Türk adeletinin yargıladığı, kararını verdiği, sonra daha üst yargı makamlarının onayladığı, sonra daha da üst mahkemelerin onayladığı, daha sonra ise, Fas’tan Mars’a, Edirne’den Kars’a tüm mahkemelerin onayladığı bir hak arayışları vardı bu genç insanların.
Sonra ne oldu ise oldu, çok yücelerden bir talimat geldi ve tüm mahkemelerin kararları askıya alındı. “Sarhoştum aydım, ben bu işten caydım” diyen güç ve iktidar yanlıları, kendi mahkemelerinde alınan kararları bile tanımıyordu. Sizi güvenmediğiniz adaletinize biz niye güvenelim?
Daha dün şehit olmuş bir polisimiz için Türkiye’yi ayağa kaldıran Trabzonluların karşısına, Çağlayan Adliyesi önünde bir polis ordusu dizdiler.
Bordo Mavi renk taşıyan kimse barikatları aşamadı ve bizim kardeşlerimize cüzzamlı gibi “Siz giremizsiniz” denildi. Bizim kardeşlerimiz, ağabeylerimiz, renktaşlarımız siyah köle muamelesi görürken, sarı lacivert renk taşıyanlar ellerini kollarını sallayarak içeri girdiler.
Sanki bizler köle onlar efendilerimizdi!
Konu ile ilgili konuştuğum tüm arkadaşlarım ateş püskürüyor, yaşadıkları hayal kırıklığını dile getiriyorlardı.
“Trabzon Türkiye’nin çimentosu imiş. Başka çimento bulun lan kendinize” diye isyan ediyordu gencecik çocuklar. “ Lan biz bu ülkenin nesiyiz?” diyerek isyan eden çocuklarımızı gördüm. “İstanbul Çağlayan Adliyesi, Dünyanın en büyük adliyesi ama çimentosu karılırken, adalet koymamışlar.” diyen renktaşım aslında herşeyi özetliyordu.
Haklı bizdik ama güçlü onlar... Emeği çalan onlardı ama cezalandırılan biz. Çağlayan’a girmesine müsaade edilmeyen kardeşlerimizin, adliye önünde beklemesine bile müsaade edilmedi. Arkadaşlarımız düşmanmış gibi davrandılar. Kardeşlerimizin, demokratik haklarını kullanmalarına izin vermedikleri gibi, bazı arkadaşlarımızı da gözaltına aldılar. “Nedir bu sert tepkiniz ve düşman gibi tavırlarınız” diye sordu kardeşlerimiz ve polisten aldıkları cevap tarihe not olarak düşsün: “ Emir büyük yerden kardeşim.” Nere lan bu büyük yer. Bu ülkede halktan büyük kim var?
Genç çocuklar devletin o soğuk ve demir gibi yüzünü gördüler.
Vatan vatan vatan diyen çocuklar, vatanın öksüzleri olduklarını anladılar.
Haklıların hukuku değil güçlülerin hukukunun her zaman tek hukuk gerçeği olduğunu anladılar.
Bizi garip ettiler gardaşım bizi mazlum ettiler.
Lakin bilsinler ki, binlerce, onbinlerce, yüzbinlerce bordo mavi yüreği de isyankar ettiler
İsyanımız var ulan.
Birgün gelir bu ah yerde kalmaz.
Bu ahın ateşi sizi de yakar.
Bu sefer 300 cesur yürekli Trabzonsporlu Çağlayan’da idi, bir daha ki sefere 3 bin kişi geliriz.
Lakin şunu bilin ki yenilgiyi asla kabul etmeyeceğiz.
Öleceğiz, ezileceğiz, parçalanacağız ama yenilgiyi asla kabul etmeyeceğiz.
İstanbul’da, Trabzon Ordusu’nu temsilen orada olan 300 aslan yürekli renktaşıma bin selam olsun.
Allah’tan başkasına eyvallah edersek, assınlar bizi...