Çok küçüktüm..

Rahmetli dayımdan dinlemiştim..

Kıssa gibi bir şeydi, lakin aklımın bir kıyısında kalmış.

Öyle ya, eskilerin her bir sohbeti ders niteliğindeydi, bizler için..

Anımsadığım kadarıyla nakletmeye çalışayım..

Adamın biri bir tren yolculuğunda durmadan yanındakilerin gözlerinin içine bakarak “ durun bakalım daha neler olacak “ diye söylenip duruyor muş...

Gel zaman git zaman yanındakiler sıkılmış, kendi kendine konuşan adamın bu tavırlarından..

Ne deseler boş(!)..

Kıssa bu ya..

Sonunda tren kaza yapmış ve herkes telaş içinde, öylece adama bakıyorlar(!)..

Kahramanımız yine “ durun bakalım daha neler olacak “ diye söyleniyor..

Yolculardan biri, “ yeter be adam, neler olacak diye diye kulağımızı sağır ettin. Bak tren kaza yaptı, daha ne olsun “ diye feryat edince; bizim ki hiç bir şey olmamış gibi “ durun bakalım daha neler olacak “ diye yanındakileri yine susturmuş...

Kıssadan hisse bu ya...

Dayımdan hatıra kalan bu minik anlatı, bana tıpkı Trabzonspor’un içinde bulunduğu son durumu anımsattı..

Daha doğrusu sayın başkan Ertuğrul Doğan ve kader arkadaşı sevgili Abdullah Avcı’nın durumlarını anımsattı..

Hele ki, elenmelerinin en son halkası olan Avrupa’nın üç numaralı kupa yolculuğuna da veda edince Trabzonspor, aklıma bu kıssa geldi.

Taraftar dibe çakılmanın hezeyanlarına gark olurken, sevgili hocamızın, hiç bir şey olmamışçasına, oyunun giriş, gelişme ve sonuç odaklı merhalelerini anlatıp, habire dersler çıkarıp, ligimize odaklanacağız söylemleri, hocanın daha ne oldu ki, bundan daha kötüsü yokmuşçasına, hiç bir şey olmamış yada, daha kötüsü olabilir gibi bir duyguyu taraftara yansıtması aslında tam bir dipsiz kuyuya düşmenin halet-i ruhuyesidir, diye düşünüyorum..

Öyle ki, hoca ve avenesi  tam bir “ paradoks  “ içindedirler de - onlar bunun farkında değiller..

Yani, tren duvara öyle bir çarpıyor ki, ne makinisti ne rayları umursuyor...

Sonucunda ise ortada  izahı olmayan yaman çelişkiler yumağı kalıyor..

Ve hoca “ durun bakalım “ diyor..

Hocaya, bu felaket bir durum diyecek gibi oluyoruz, hoca “ durun bakalım daha neler olacak “ der gibi boş gözlerle, o kalıplaşmış klasik söylemlerine devam ediyor(!)..

Oysa taraftar feryat figan edercesine haykırıyor!...

Hocam bundan daha kötü ne olabilir ki?

Oysa bunun adı bir futbol talihsizliğinin ötesinde çok başka bir durum değil miydi(?), bize göre..

Aslında bu sonun başlangıcı, hocanın Türkiye Kupasını, emanetçi bir meslektaşına kaptırmakla başladı..

Bakınız şimdi Serdar Topraktepe hoca nerde(?)..

Lakin Avcı yerinde..

O maç içimde hep bir yara olarak kalacak..

Kupa adeta elimizden kayıverdi, göz göre göre gitti..

Sonrası, ligi öyle yada böyle üçüncü sonlandırmış olmanın talihiyle, Avrupa’da Kupa ikiden elenip, konferans kupasına düşüp, nihayetinde ondan da trajik bir şekilde elenen Trabzonspor için bundan daha kötü ne olabilir ki?

Malazgirt zaferiyle ecdadımızın bu topraklara gelişini kutladığımız, “ 30 Ağustos Zafer “ bayramıyla bu toprakların bizim olduğunu tüm dünyaya bir kere daha haykırdığımız günlerin içinde, mazisi Avrupa’yı titretmekle geçen, dünyanın en büyük şehir takımı olan Trabzonspor üç numaralı kupadan da eleniyor..

Sanki, hocanın Avrupa benim neyime der gibi..

Ezcümle, dün akşam bayram içinde bir zafer bayramı yaşatamadı, yaşattıramadı taraftarına hoca ve ekibi..

Gerçekten üzücü bir durum..

İlkin, şampiyonlar liginden, sonrasında UEFA Avrupa Kupası, sonrasında da Konferans liginden elenmek...

Sayın Avcı’nın misyon ve vizyonunun çapını bize en basit şekliyle özetler nitelikte sanırım, bu aşağı doğru iniş yolu...

Jöleli Saçlarından Sen Suçlusun;

Rahmetli Kayahan’ın bir şarkısı vardı: “ Sarı Saçlarından Sen Suçlusun “..

Uğurcan evladımızın her daim parlak ve jöleli saçlarını görünce aklıma her seferinde bu şarkı geliyor..

Sevgili kaptanımızı yıllardır severek, gururla izledik..

Bize yaşattığı güzel anlar için ona her zaman müteşekkiriz..

O da Trabzonspor gibi dev bir camianın kaptanı olarak, kendisine verilecek en kıymetli payeyi almış oldu..

Amacım kaptanı yermek değil..

Size sorsam, sevgili Uğurcan evladımızın şöyle hayati bir penaltı kurtardığını hatırlayanınız var mı?

İlla ki vardır, lakin hatırlayacağımız ve belleklerde kalan sanki bir elin parmaklarından az gibi..

Bu bir kaleci için, ne kadar mükemmel kurtarışlara imza atmış olsa bile, bence büyük eksiklik..

Bir kaç sezon önce yazmış idim..

Kaptanlık kalecilere verilmemeli gümümüz futbolunun oynama şekli düşünüldüğünde..

Çünkü günümüz futbolunda oyun anlayışı değişti.

Sizler ne demek istediğimi anladınız..

Kalecilerin sadece kendi işlerine angaje olmaları gerekiyor.

Çünkü kart almaları daha kolaylaştı..

Şunu demeye getiriyorum sözü: Sevgili Uğurcan akşam penaltı atışlarındaki aksiyonlarını lütfen bir daha izlesin diye salık veriyorum..

Dilim varmıyor demeye, sanki jöleli saçları zarar görmesi  diye atışlar karşısındaki naif hareketleri bizi üzdü gerçekten..

Oysa penaltı kurtarılır, kurtarılmayabilir..

Keşke biraz daha çabalı bir duruş sergileseydi diyecek gibi oluyor insan..

Ve sevgili kaptanımız, jöleli saçlarına verdiğin emeği şu penaltı atışlarına da verseydin ya!..

Unutma ki, dost acı söyler, lakin iyiliğine söyler..

Seni her zaman o muhteşem fiziğinle hep zirvede görmek isteyen yine her bizleriz..

Bundan Sonrası Tufan Mı?

Yada “ Ozan Tufan Mı? “

Hoca diyor ki, hayati olduğu kadar, bıçak sırtı bir maça çıkıyoruz, lakin Ozan Tufan’dan medet umduruluyoruz...

Öyle yada böyle hayat devam edecek..

Şimdi ne olacak?

Bana sorarsanız, şampiyonluk yolunda olan  rakipler Avrupa sınavı verecekken, Trabzonspor şampiyon olsa bile, hele bu oyun ve futbol aklıyla diyelim, benim içime asla sinmez..

Bu size de biraz kolaycılık olarak gelmez mi?

Hem zaten hocanın aksine  düşünüyorum..

Lige yeni çıkmış Eyüpspor, Bodrumspor’un bile futbol aklı şu an Trabzonspor’dan çok ileride..

Sizler de izlediyseniz maçlarını bana hak vereceksiniz diye umuyorum..

Mesela,

Göztepe (?)

Hem, iki sezondur bir Sivasspor’u çözemeyen Abdullah Avcı’nın yapamadığını, hemde deplasmanda Arda Turan başardı..

Hemde süper lig tecrübesi hiç olmamasına rağmen..

Ve günümüz futbolunda genç jenerasyon teknik direktörler karşısında hocanın her defasında puan yada  puanlar kaybetmesi de aşikarken..

Yani, lig içinde çok umutlu değilim..

Kaldı ki hocanın oyun ve oyun dışında türlü nedenlerden dolayı, Trabzonspor’a artık çok faydalı olacağını düşünmüyorum...

Bundan sonra bu yara sağlıklı dikiş tutmaz..

Yada hoca bir şekilde, oyun aklını güncelleyip, sözümona kurduğu bu kadronun ceremesini çekerek, ligi bir şekilde tamamlayacak..

Son tahlilde, ligde hafta sonu Eyüpspor karşısında  (  farklı ) galip gelmek yada puan- puanlar kaybedecek bir Trabzonspor için hayat yolu ne yöne  yol alacak?

Bekleyelim..

Sevgili dostlar,

Birinci döneminde tencere kapak misali hocanın Trabzonspor için en ideal seçenek olduğunu savunan ve her daim hocaya destek olan biri olarak, kendimce fikirlerimi siz sevgili dostlarla paylaşmaya gayret ettim.

İnşaAllah gelecek adına güzel şeyler konuşabilmek umuduyla..

Siz yine de durun ve bekleyin..

Ha birde beklenen golcü transferi vardı..

Artık çok gerekli mi?

Hele tek hedef lig kalmışken(?)

Bakalım daha neler olacak?

Hasan Akbaş

Haberts.com