Oysa mavi bir gökyüzü kadar sonsuz, bir tutam papatyayı koklamak gibi  kısaydı hayat..

Gidenleri düşününce, gidenlerin düşünde...

Öyle ya da böyle-

Bu fani alemden de bir Özkan Sümer geldi geçti..

Deli mavi bir  rüyanın en aklı selim yiğit neferini uğurluyoruz.

Acımız büyük, yarım kalan hayallerimizde bir o kadar mahzun..

Sanki malum oldu gidişi de sezon başından, bu sene “ Özkan Sümer “ olsaydı Süper Ligin ismi diye nedense içimden çok geçmişti..

Rahmetli “ Dozer Cemil “ sezonunun ardından bir Trabzonspor efsanesinin daha adı öyle ya, bu lige çok ağır gelirdi..

Koymazlardı(!)

Özkan Sümer, Ahmet Suat Özyazıcı ve Şenol Güneş..

Bu üçlü benim için Trabzonspor’un sacayağı niteliğindeydi her zaman..

Ve Özkan hocanın kendine has o ses tonu, Türkçeyi mükemmel vurgulayan dili..

Başkaydı, fırtınalı dalgaların dingin duruşlu beyefendisiydi..

Başkaldıran Trabzonspor’un o her daim bana göre “ Atabeyi “ idi..

Bir spor adamı kimliğinden öte, bir insandan çok daha fazlasıydı..

Yani demem o ki;  O TRABZONSPOR ‘ du..

Mekanın cennet olsun – rahmetle...

Başın Sağ olsun Trabzonspor ailesi..

Özkan Sümer hocamızın – başkanımızın ebediyete intikalinin şehre ve oradan da tüm futbol iklimine yayılması neticesinde maç haliyle biraz gölgede kaldı..

Fakat, hayat bir şekilde devam ediyor ve her ne olursa olsun bizler bu sürecin içinde acıyı bal eylemesinide bilen bir milletin fertleriyiz en nihayetinde..

Ve hayat bugün bizleri  kardeş şehir Hatay’da futbol sevgisiyle  yeniden kenetledi..

Her yönüyle birbirine çok benzeşen iki kentin futbol olarak da bundan sonra güzel oluşumlara imza atacaklarına yürekten inanıyorum.

Daha önce “ Hatayspor “ Süper Lige çıkınca iki şehrin bir çok ortak benzeş yönlerini detaylandırmıştım..

“ hasan akbaş arşiv yazılara bkz, )

Büyük bir kültür mirasının iki büyük temsilcisi, medeniyetler beşiği Antakya ve Trabzon şehirlerinin ülkemiz coğrafyasına kattıkları her bir şeyin gelecek nesillerce de kıymet bilinip yaşatılması inancımı da her daim diri tutmaktayım..

Görüyorsunuz ya değerli okurlarım, söz konusu Trabzon ve Hatay gibi iki tarihi medeniyet merkezi olunca bir türlü futbola girizgah yapmanın ne kadar zor olduğunu, umarım beni anlıyor ve bana kızmıyorsunuzdur..

Evinde yenilmen Hatayspor ile son altı müsabakasını hiç kaybetmeyen Trabzonspor’un karsılaşması haftanın en ilgi çekici ve sonucu merakla beklenen mücadelelerinden biriydi..

İkiside 1967 yılında kurulmuş, biri Bordo Mavi diğeri Bordo Beyaz renklere bürünmüş iki büyük misyon ve vizyonun temsilcileri..

Tarihi misyonlarının yanında bir çok yönden benzeş iki kent; biri Kuzeyin yıldızı, diğeri Güneyin..

Geldiğinde lige renk katan, haftalar ilerledikçe futboluyla ligimize kalite katan Hatayspor’ u başta başkan ve teknik ekibi olmak üzere, tüm unsurlarıyla, hele de zarif, centilmen ve sadece futbola odaklı muhteşem  taraflarıyla   tebrik ediyorum.

Bugün, Trabzonspor karşısında galip gelseler sürpriz olmayacak, berabere kalsalar galibiyeti elde edemediğine üzülecek bir oyun performansı izledim, bordo beyazlı ekipten..

Özellikle ikinci yarının baslarında mutlak gole odaklanan oyunları, Trabzonspor’u gerçekten zor durumlarda bıraktı.

Buna karsın Abdullah Avcı’nın Yusuf Sarı hamlesi Trabzonspor’ u sabırlı oyunun karşılığında kazanmaya yöneltti.

Oyun vasatı aşamasa da bir ara gitti geldi gibi olup, golü atanın üç puanı hanesine yazdıracağını hissettirdi, üçüncü çeyreğe girilirken..

İşte tamda bunu izah etmeye çalışıyorum ; bu oyun şekil ve sonuçları tipik bir Abdullah Avcı tarzı..

Ligimizin çok değerli bir o kadar da beyefendi teknik direktörlerinden sevgili Ömer Erdoğan sanırım skoru alacağına haklı olarak inanmıştı.

Fakat, Trabzonspor gibi şampiyonluklara gebe ekipler karşısında  ligdeki an itibariyle konumu her ne olursa olsun, bir şekilde gollük pozisyonların en az ikisini elde etmeniz elzem olacaktır.

Son tahlilde, Avcı rakibini avladı..

Hatayspor bugün aldığı bu yenilgi ile namağlup olma unvanını kaybetti. Çok üzülecekler, lakin böyle böyle kalıcı olacaklar,,,

Hatay, demir ve çeliğin işlendiği, sanayimize bu yönde de katsının maksimum olduğu bir kent, ham çeliğin nasıl işlendiğini bilen Hatay insanı böyle mağlubiyetleri sindirecek ve o ham çelik misali sanayi dilinde söylüyorum; dövüle dövüle has çelik olacaktır.

Bunlar futbolun içinde var..

Ve yineliyorum; Hatayspor iyi ki süper ligdesin...

Formsuz bir Nwaekame başta olmak üzere, bana göre vasatı aşamayan lakin sabırlı ve yine savunmasının katsısıyla klasik bir Vıtor Hugo golüyle kendisi için çok ama çok değerli bir üç puanı alıp, ligin zirvesinde bende varım dedirtmeyi başardı..

Trabzonspor , artık yeni bir rotaya ( eksiklerine rağmen ) an itibariyle girmiştir.

Ben bu yeni yola “ Nizam’i Avcı Düzeni “ diyorum.

Eskiye dair her şeyi unutturan, biraz içimizi izlerken  ağrıtsa da, sabırlı ve aklını geriden kullanan bir Trabzonspor oyun şekli..

Sonuç mu?

Yedi haftada gelinen yer ortada..

Yenemezsen yenilme, dudak bükülen beraberlikler ve bir kaç galibiyet ile üç puanlık sistemde takım nereden nereye geldi(?)..

Gösterişsiz, sade ve yavan skorlara biraz daha alışmak ve / ve de hocanın dediği gibi, iyi oyun şöyle dursun, şu aşamada aslolanın puan yada puanları toplamak hedefi en aklı selim düşünüm olsa gerek..

Hatayspor’ a dair; bugün ilk on biri  komple yabancıydı, yabancı derken ben bunu çeşitlilik ve futbol ikliminin renkleri olarak görmek istiyorum, lakin lige yeni çıkmış bir futbol kulübünün bir çok  kulübün yedek kulübesini dolduran yabancılarına bakınca, burada farklı bir kadro mühendisliği başarısı var gibi geldi bana

Öyle ya, bütün yabancılarını oynatabilen bir camia hele bizim ülkemizde nadir görülen bir futbol başarısı olsa gerek(!)

Hasan Akbaş

Haberts.com

düşkünlüğüm futbola değil; Trabzonspor’a..