Artık konuşma, ne olur. Kulübün başındayken sürekli olarak senin eşleniğin olmayan insanlara laf çakar; saçına, başına, giyimine karışırdın. Görevi bıraktın, huyun aynı. Boşuna dememişler, can çıkar, huy çıkmaz.
6 Ağustos 2013 tarihli Hürriyet’te röportajın var. Şenol Güneş’e “Parayı sever” diyerek, insanın düşmanına bile söylerken düşüneceği yakıştırmada bulunmuşsun.
Röportajın daha mürekkebi kurumadan Emre Vural mükemmel bir gazetecilik yaparak bu sıfatın Şenol Güneş’e ne kadar zıt olduğunu kanıtladı.
Emre Vural, konuyla ilgili olarak Hayrettin Hacisalihoğlu’nun görüşlerini sordu. Ne cevap alsa beğenirsin? Hacısalihoğlu, Şenol Güneş için “Bizden aldığı paranın iki katını yurt dışından veren takımlar oldu. Ama hoca Trabzonspor’u bırakmadı,” demesin mi?
Görüyorsun işte, Güneş balçıkla sıvanmıyor ve attığın çamurun izi bile kalmıyor.
Peki, Şenol Güneş gerçekten de paragöz birisi olsaydı, bunu böyle uluorta söylemekle eline ne geçecekti? O beyanatın, Trabzonspor’u bir tarafa bırakalım, sana ne gibi bir faydası olacaktı?
Sayın Başkan,
Güneşler kolay yetişmiyor. Kaç tane Güneş’imiz var? Üzerlerine titrememiz, toz kondurmamamız lazım…
Röportajın sonunda, siyasete atılmayı düşündüğünü söylemişsin. Öyle anlaşılıyor ki, ısınmaya başlamışsın bile. Ülkemizde siyasetin iki önemli özelliği var: Çamur atmak ve yalan söylemek. Valla ikisini de iyi becereceğini kanıtladın, bravo!
Abraham Lincoln’ün sözüyle tamamlayayım yazımı: Nasıl yapıldığını bilseydiniz, ikisinden de iğrenirdiniz; sosis ve siyaset…
Umarım bu söz kulübümüze siyaseti bulaştırmaya çalışanların kulağına küpe olur.