Trabzonspor taraftarının sesi bilmem ulaşıyor mu sana? Kiminle konuşsam, spora bu kadar siyaset bulaştırmandan müthiş rahatsız. Bu görüşleri önceki yazımda dile getirdim.
Doğrusu daha ilk günden hayal kırıklığına uğratmıştın bizi. Tolunay Hoca’nın gönderiliş tarzı, bırakın Trabzonspor başkanına, bir KOBİ sahibine bile yakışmaz. Haber vermeden, konuşmadan. Tolunay Hoca bizim bir değerimiz ve her değerimiz gibi saygıyı hak ediyor. Bunu neden esirgediniz ondan?
Mustafa Reşit Akçay’ın doğru tercih olduğuna hemfikirim, ama usul hatası büyük. Kaş yaparken göz çıkarmak.
Hocanın görevden alındığını duyurduğunuz basın toplantısında bir gazeteci soru sordu. Cevabın aynen şöyleydi: “Trabzonspor başkanına böyle soru soramazsın, ne bilgi veriyorsa onunla yetineceksin…”
Allah Allah! Ben başkan seçtiğimizi sanmıştım, firavun değil. Edebiyle soru soran bir medya mensubunu bu şekilde azarlamaya ne hakkın var? Hem de medya desteğine en çok ihtiyacımız olan bir dönemde. Sonra medya bize neden az yer veriyor diye şikâyet etmeye hakkımız olur mu?
Aynısını bir TV programında canlı yayında Kemal Belgin’e de yaptın. Sordukları bir soruya mealen, “Bu gündemde sorulacak başka sorular varken, aklınıza bunu mu sormak geldi?” diye fırça attın. Kemal Belgin, ilk basın toplantısındaki gariban muhabir değil, anında lafı oturttu: “Ne yani başkan,” dedi, “Sormayalım mı?”
Sen ne tepki verdin, hatırlıyor musun? “Sor tabii,” diye çark ettin.
Oldu mu şimdi? Ya posta koyma, ya da böyle acemice geri adım atma.
Sürekli herkese posta koyan biri imajını bırakman lazım. Haksıza, adaletsize, hırsıza, şikeciye; ayrım yapmadan cephe al, tüm taraftar arkanda olacak.
Tolunay gibi değerlerimizi incitmek ve görevini yapan gazetecilere efelenmek ise Trabzonspor başkanına yakışmaz…