Ligin ilk yarısının özellikle son beş haftasındaki Trabzon Spor maçlarına bakınca aylardır yazayım mı, yoksa yazmayayım mı diye düşündüğüm kelimeleri kaleme almak durumunda hissettim kendimi. Ersun hocanın gelişi, Galatasaray galibiyeti arkasından baktılarki, bu Trabzon çok can yakacak başladılar Bizans oyunlarına. Son haftalarda resmen maçlarımızı katlettiler. Olmayan penaltılar, verilmeyen fauller, kesilen ataklar…..ve en önemlisi bu kadar yatırım yapılmışken, bir şehrin onuru ile, hasiyeti ile ve şerefi ile oynamaya devam ediyorlar. 
Bu yazımda bunları yazmayacağım, bunları çok yazdık, çok çizdik ama hiçbir şey değişmedi. Burada önemli olan bizler camia ve şehir olarak Trabzonlu duruşunu gösteremedik. Diyeceksiniz nedir bu duruş. “ Trabzonlu mert olur, haksızlığa karşı sesini yükseltir, adam olur, değerlerine sahip çıkar, hakkı yenilince susmaz, komşusu aç iken tok yatmaz, iklimi gibi gerektiğinde sert, gerektiğinde çok sıcak olur……bu özellikleri çokça sıralamak mümkün “. 
Trabzon sporun maçları katlediliyor, taraftar uyuyor, takım uyuyor, yönetim uyuyor en önemlisi şehir uyuyor. Hakem Fenerbahçe maçında olmayan penaltı verecek, faulü vermeyecek ve Fenerbahçe gol yiyecek. Fenerli topçular hakemi sahada yerler, taraftar tribünden sahayı yıkar, başkanı soyunma odası basar, kısaca herkes gerekeni yapar, sonucunda da hakemler böyle takımların maçını yönetirken korkarak ve temkinli yönetirler. Biz Eskişehir maçında golümüz verilmiyor, faul yapılıyor Yusuf’a   gol yiyoruz, sahada sesini çıkaran yok. Tribünler uyuyor. Maçtan sonra hoca sesini çıkarmıyor, yönetim sessiz, şehir zaten uykuda. Balıkesir maçında olmayan penaltı yiyoruz, aynı sahneler tekerrür ediyor. Nihayet yönetim sesini çıkarmaya başlıyor. 
Bu ne gaflettir arkadaşlar, bizim şehir olarak genlerimizi bozdular. Yoksa biz eski Trabzonlular gibi değil miyiz artık. Bu gafletten bir an önce uyanıp, şehrimizin en önemli değeri Trabzon spora sahip çıkmamız gerekiyor. Ben başka takımı tutan hakem olsam bende aynısını yaparım. Niye yapmayayım ki sesini çıkaran yok. Vurum abalıya mantığı ile Trabzon sporun her maçını katleder, puanlarını ve paralarını iç ederim. Hakemlerin yada federasyonun suçu yok kardeşim, suç bizlerde sesimizi çıkarmadığımız sürece ezilmeye ve hakkımızın yenilmesine çanak tutmaya devam edeceğiz. 
Ancak; sesimizi yükseltirken olayları kavgaya ve şiddete dayandırmadan, demokratik yollarla aramamız gerekiyor. Ha bu yollar bu ülkede pek geçerli olmuyor ama yine de biz bize yakışan şekilde tepkimizi dile getirelim. Bir şehrin onuru ile bu kadar oynanmaz. Bir şehrin insanı bu kadar zorlanmaz, bir şehrin takımı bu kadar ezilmez, hesap günü gelince kim hesap vermeye cesaret edecek çok merak ediyorum. 
Uyanmak vakti geldi de geçiyor, maçlar boş tribünlere oynanıyor. Taraftar çekirdek yiyerek maçı izliyor, futbolcular sahada korkuyor hakemin etrafını sarmaya ve itiraz etmeye. Maç bitiyor teknik heyet susuyor. Bu ne haldir, bu ne gaflettir. Silkinin ve kendinize gelin artık. Ruhumuza yakışır şekilde hareket edin.  Azıcık ruhumuz kalmışsa, onurumuz kalmışsa toplu halde ikinci yarı hem sahada, hem tribünde, hem maçtan sonra basın toplantısında, hem yönetim hem şehir olarak hakkımızı sonuna kadar aramamız gerekiyor. Konu şampiyonluktan kopmak, yada maçları alamamak değil. Konuyu iyi analiz edip, haksızlığa uğramamak için ne gerekiyorsa onun yapılması gerek. Ama toplu halde ve top yekün yapılması gerekiyor. 
Yoksa daha çok canımız yanmaya devam edecek. Bize yakışan Trabzonlu duruşunu sergileme vakti geldi de geçiyor. Uyan ey halkım, uyan ve kendine gel. Bu zihniyetten dolayı hala kupamız başka müzede, zihniyet değişecek, tavır değişecek, duruş değişecek ve sonunda hak yolunu bulacak.