Hemen herkesin ortak fikridir ki, Türkiye’nin en zor deplasmanı hiç kuşku yok ki; Trabzonspor deplasmanından sonra ‘ Sivasspor ‘ deplasmanıdır..
Hele birde başındaki teknik direktörünün ‘Rıza Çalımbay ‘ olduğu düşünülünce..
Gerçektende, karasal iklimin en zorlusunun yaşandığı coğrafyalardan birisi olan Sivas’ da, hemde bu çetin kış şartlarında sokakta yürümenin bile güçlükle yapıldığı bir zamanda, top oynamanın zorluğunun nasıl olduğunu bugün Sivas’ta görmüş olduk..
Kulakları yakan o ayazın etkisini demiyorum bile..
Edin Vìscá ve Yusuf Erdoğanlı kadrosuyla, bence özellikle ilk yarıdaki oyunuyla galibiyeti hak eden bir oyun performansı sergiledi Trabzonspor..
Fakat, özellikle Cornelius’un ilerde çok yalnız kalmasına sebep olan sorunu çözseydi Abdullah Avcı, sonuç çok daha iyi olabilirdi hiç kuşku yok ki..
İlk yarı golü yedikten sonra, anında bu gole refleks gösteren Trabzonspor’un, üstelik hem oyuna hemde topa rakibin çok üstünde bir oranla hükmetmesine rağmen, galibiyet için gerekli skoru üretememesi, zaten böyle maçlarda oyunu bir şekilde tutmayı iyi becerebilen ve oyuncularına da bunu iyi uygulatan Rıza hocanın ve öğrencilerinin direncini artırmış oldu..
Vìscà, ilk maçı olmasına rağmen, çok koştu, çok mücadele etti.
İleriki haftalar takımına çok faydalı olacağını gösterdi..
İkinci yarı, yoğun kar yağışı ile birlikte ağırlaşan saha zemininde, en küçük hatanın bile telafisinin çok zor olacağı dakikalarda her iki takımda kontrollü oyunu tercih edince, iş duran top organizasyonlarında bulunacak gollük şanslara kalıyordu.
Lakin hem düşük sayıdaki duran top pozisyonlarının oluşumu, hemde; her iki hocanın hamlelerininde skorun her iki taraf lehine de değişimine etki etmedi..
Abdülkadir Ömür’ün harika golü ile bu zor deplasmanda, yenemezsen yenilme misali beraberlik çıkaran Trabzonspor, eksiklerininde ve yeni transferlerinin de takıma adaptasyonlarının sağlanmasıyla, amacına emin adımlarla ilerleyeceğine inanıyorum..
Sinirlerine Hakim Ol..
Hep diyorum üzerine basa basa, takip edenler anımsayacaklardır (!)..
Matematiksel olarak puan tablosunda şampiyonluk garantiye alınmadıktan sonra ben şampiyonluktan söz dahi edilmesine karşıyım..
Çünkü, Trabzonspor gibi genlerinde sinirsel katsayısı hiçte azımsanamayacak kadar yüksek olan bir markayı saha dışında alt etmenin tek yolu, onu sinirlendirmekten geçer..
Mesela Abdullah hoca..
Her ne olursa asla sinirlenmemesi elzem olacaktır özellikle bu zaman dilimlerinde..
Rakiplerle beş maçlık fark, on maçlık fark olsa bile, bir kere sizin binbir emekle ördüğünüz duvarda bir taşın zayıf olduğunu görsünler..
Hiç düşünmez çeker alırlar o taşı ve duvarı, o artık asla yıkılmaz denilen duvarınızı temelinizden anında yıkarlar..
Belki bir çoklarınıza göre çok ütopik bir korku benimkisi, lakin bu gözler çok şeyler gördü...
Endişelenmek benim için yarınlara daha güvenle bakmama yol açan yegane yol katığımdır...
Son tahlilde, özellikle ikinci yarıda daha çok buz pateni pistine dönen zeminde futbol oynamaya çalışan sahadaki tüm futbolcuları tebrik ediyorum..
Trabzonspor adına, görev alan tüm futbolcular zannımca vasatın üzerinde mücadele gösterdiler diye düşünüyorum..
Özellikle, sakatlık sonrası Bakesatas, belki istediklerini tam uygulayamadı, fakat mücadelesi eski Bakasetas’ı izletti bizlere diyebilirim..
Ayrıca, Yusuf Erdoğan’ın performansı, sanki bu takımdan hiç gitmemiş gibiydi..
O girdiği pozisyon gol olaydı, muhteşem bir işe imza atmış olacaktı..
Fişsek Gibi..
Ve Hüseyin Türkmen..
Oyun içinde olup, ne kadar fazla sorumluluk aldığında takımına o derece faydalı olduğunu, yaptığı kritik müdaheleleri ile geniş kadroda her daim gerekli olduğunu bugün yeniden hissettirdi..
Hani derler ya Anadolu’da, fişşek gibi bir deyimi yafta yaparlar, kabına sığmayanlar için..
İşte görmek istediğimiz Hüseyin Türkmen tam bu tarife ayan idi...
İnna Lillahi ve İnna İleyhi Raci’un..
Yani; biz ‘ Allah ‘tan geldik ve yine biz ona döneceğiz..
Bu ahir-i ömürde dönüş yalnız O’nadır..
Allah Rahmet eylesin, mekanı cennet olsun Ahmet Çalık kardeşimizde ebediyete intikal etti..
Rabbim yakınlarına ve tüm futbol paydaşlarına sabırlar ihsan eylesin..
Yanılmıyorsam; Ankara – Elmadağ Devlet Hastanesi morgunun kapısındaki tabelada yazıyordu “ Yaşam Sonu Hizmetleri ‘’..
Bu söz beni çok etkiledi..
Ve derin derin düşündüm..
Her nasıl ve nerede yaşıyorsan yaşa, geleceğin yer önce ‘morg odası ‘, sonra ‘musalla taşı ‘ üzerinde kılınacak son namazınla beraber kara toprak..
Artık nefes almak yok, söz söylemek yok..
Sonsuzluğa geçiş var..
Onu diyorum ya, ister padişah ol ister hizmetkar..
Yolun mutlaka bir sonu var..
İşte bu yüzden..
Sözüm meclisten dışarı:
Özellikle maçlarda rakip olsun kendi futbolcun olsun..
Lütfen hiç kimse küfretmesin, hele ki en kutsalları anne eş ve çocuklarına elinizden ve dilinizden geldiğince hele ki yüreğinizden bile kötü bir kelamda bulunmasın..
Rahmetli Ahmet Çalık kardeşimiz için yapılan saygı duruşlarında hep bunu düşümdüm..
Acaba ona kötü kelamlarda bulunan kaç futbolsever bugün vicdan azabı duyuyordu yüreğinde(?)..
Yada duydu?..
Hasan Akbaş Haberts.com