Trabzonspor tam bir arabesk günleri yaşamakta ve yaşatmakta hem kendisine hem kendisine gönül verenlere…
Her şey diyorum şu Beşiktaş galibiyeti sonrası başladı sanki…
Öyle ya yıllar sonra İstanbul’da üç rakibinden kendisine en yakın olanına karşı alınan bu büyük ve anlamlı galibiyet hangi camiayı havaya sokmaz ki?
İşte o Şenol Güneşli Beşiktaş’ı İstanbul’da devirmek, hele ki eski hocasına şu kısa teknik direktörlük hayatında ilk galibiyetini alan Şota’yı nasıl havaya sokmasın ki?
Üstelik daha sezonun başlarıydı ve bu zamanlarda alınan galibiyetler ve böyle büyük maçları kazanmak Trabzonspor gibi her zaman kırılgan bir yapıya sahip bir camiayı yeni oluşturulan kadro yapısı da göz önüne alınınca ister istemez farklı bir yola sokmuştu…
M’Bia ve Cavanda ve hatta Okay ile üç nokta atışlı transfer hamlesinin son yılların en şahane sezon başı performanslarıyla bu sezon korkulu rüya yaşamayacağına hepimizi inandırmıştı da Trabzonspor.
Fakat gelin görün ki kazın ayağı hiçte beklenildiği gibi çıkmadı…
Ne olduysa işte o içerideki Galatasaray yenilgisiyle oldu!
Hakem faktörü bir yana o karşılaşmada topun, bir başka deyişle futbol şansının Trabzonspor’un yanında olmadığı gerçeğinden hareketle, bütün hafta boyunca hak edilmeyen bu yenilgiye odaklanan Trabzonspor’un ne yöneticilerinin nede teknik ekibinin bu krizi yönetemediği gerçeğini bir kere daha görmüş ve yaşamış olduk…
Bu esnada şu nokta açık ve net bir şekilde görüldü ki, Trabzonspor asla ve asla geçmişten der almıyor, alamıyor…
Oldu bir kere…
Oysa o talihsiz yenilgi dünyanın sonu değildi, ilk defa mı Trabzonspor’un hakkı yeniyordu birileri tarafından?
Ve o Trabzonspor’un ki bu düzen tarafından tanınmayan bir şampiyonluğunun olduğunu nasıl unutabilirdik ki?
Unutuyoruz sevgili okurlar!
Ve bir anda dağılan ve çözülen bir Trabzonspor’u izliyoruz her defasında…
Oysa o Galatasaray a hayat veren Trabzonspor bir mağlubiyetle her şeyin bittiğine, işte bu Trabzonspor’a hiçte hak etmediği bir galibiyeti hanesine yazan Galatasaray bugün Trabzonspor’un üzerinde bir sıraya yerleşmiş durumdadır.
Sahi neden böyle oluyor, neden Trabzonspor final maçlarını kaybedince hemen dağılıyor ve akabinde toparlanamıyor?
Büyük takım sadece oynadığı futbol, birbirinden ünlü transferleriyle ve müzelerinden bulundurduğu onlarca kupalarıyla büyük takım demek değildir aslında!
Büyük takım her şart ve durum içinde kendisini içinde bulunduğu bütün olumsuzluklardan kendisini sıyırıp yarınına umutla sarılabilen ve önüne koyduğu hedefe yürüyebilen takım demektir.
Şimdi Trabzonspor bu sözünü ettiğimiz tarifin sınavını vermektedir.
İşin kolayı önce dış faktörleri sonrada iç olumsuzlukları bahane etmek en yoka düşünce tarzıdır…
Yazımın başlığını ‘ Arabesk Günler ‘ diye atarken, Trabzonspor’un içinde bulunduğu durumun yine kendi içinde üreteceği çarelerce düze çıkacağına inananlardanım.
Çünkü sevgili okurlarım, yaşananlar, özellikle bu yönetim zamanında yaşananlar tam bir arabesk kültüründe yaşanması gereken durumlar olduğunu görmekteyiz…
Başa dönmüyorum, gelenleri gidenleri, tutarsızlıkları, hataları, doğruları herkes zaten az çok günümüz bu imkanlarında kendi düşünce terazilerinde tartmaktalar…
Benim anlatmak istediğim şu aslında: Trabzonspor her yeni sezonda yeni bir yapılanmalar adı altındaki aslına yapılanamamaya meyilli kendi kendini tekrarlardan bir an önce kendisini sıyırmalıdır.
Yönetim ve taraftar kırıp dökmekle, küstürüp kaçırmakla bir şeyleri düzelemeyeceğini açık ve seçik eylem ve söylemleriyle uygulayıp, hayata koymalıdırlar.
Kulübün duruşunu tarihi misyonundan yeniden revize edip, geleceğe dair vizyonunu buna göre inşa etmelidir.
İvedilikle silkelenip büyük bir takım gibi hareket etmeyi en tabanından en tavanına kadar hissettirmelidirler.
Daha sezonun başı ve bu zamanda rakiplerin ekmeklerine yağ sürmeyi bırakıp, yapıcı ve birleştirici demeçler ile kimseye bir diyet borcu olunmadığını üzerine basarak gerekirse izah edip, Trabzonspor’un her şart ve durumda kendi içinden üreteceği kendi içindeki büyük ve güçlü dinamikler sayesinde yoluna emin adımlarla yürüyeceğini bütün dünyaya deklare etmekten asla imtina etmemelidir.
Sonuç olarak; ‘ Trabzonspor ona gönül verenlerin en güzide mutluluk ve hayata tutunuş kaynağıdır…
Kimse merak etmesin ki; Trabzonspor’u onu başının üzerinde taşıyanların gözünde ve yüreklerinde sıradanlaştırmaya haklarının olmadığı gibi, güçlerinde yetmeyeceği aşikardır…’ hissi bütün Trabzonspor sevenlerinin bilinçlerine kazındırılmalıdır…
Bu böyle biline…
Hal böyleyken, Şota gitse ne olacak, örneğin ( Denizli ) gelse ne olacak?
İnsanlar yıllardır aynı filmi izlemekten sıkıldı, hem arabesk filmler artık düşlerde kaldı (!)
Çünkü çocuklar büyüdü….
ARABESK GÜNLER
Hasan AKBAŞ
Evet, aynen böyle…
Yorumlar