Bazı anlar vardır hayatta, öyle ki ne ıskalanmaya ne de umursanmamaya gelir.
Şakası olmaz böyle durumların, yakaladın mı çekip koparacaksın kendine lazım olanı…
Tıpkı Trabzonspor’un yapması gerek gibi…
Böyle bir haftanın, farazide olsa olabileceğini birisi söyleseydi hafta içi şahsen bana, ben Trabzonspor’un M.İ.Y karşısında çok kolay bir galibiyet alacağını düşünürdüm.
Nitekim maç günü düşündüm de böyle olacağını, çünkü referansım geçen haftaki Fenerbahçe maç performansıydı!
Zaten liderin Ordu’da takılacağını içten içe düşünüyordum da, yenileceğini işin açıkçası pek ihtimallerim arasına almamıştım.
Maç sonu hemen Trabzonspor’lu futbolcuları düşündüm, öyle ya lidere bir adım yaklaşma için büyük bir fırsat doğacak ve talihsiz Fenerbahçe maçının hayal kırıklığını da üzerlerinden bir nevi atmış olacaklardı.
Sonra Kader yine bir şeyler düşünüyor ve geçen hafta elinden kaçırdığı rakibi bu sefer ligin flaş ekibi ve üstelik hocası olmayan Kasım Paşa’ya yeniliyor!
Aklım tekrar Trabzonspor’lu futbolculara gitti. Tamam dedim bu iş! Dedim demesine de biz bu ligde neler neler görmüştük, birden içime bir korku düştü.
Vanspor ve Ankaragücü maçları düştü birden güzel geçecek sandığım Pazar günümün mavi düşlerinin içine!
Şimdi eğri oturup doğru konuşalım…
Trabzonspor’a yapılan haksızlıklar hepimizin malumu sevgili dostlarım.
Ve bu büyük camianın gerek mutluluğu ve gerekse hüznü de bizim mutluluk ve hüznümüz oldu-oluyor, hayatın her evresinde.
Geçen hafta Fenerbahçe karşısında biraz kıpırdayınca nasılda canlandı insanların içinde sönen umutları.
İşte böyle bir haleti ruhiye içinde bekledi M.İ.Y maçını bütün Trabzonspor dünyası.
Sakatlıktı, konsantrasyon eksikliğiydi, vs…
Hatta birçok şeyi mazeret olarak ta üretebilirsiniz bu maça çıkarken!
Fakat yazımın başında belirtmeye çalıştığım üzere; bazı anlar vardır hayatta ki asla şakaya gelmez!
Ne pahasına olursa olsun bazı maçları almak zorundasınız, tabi ben şampiyonluğa oynayan bir ekibim diyorsanız.
Her açıdan stratejik düşüncesi bol bir haftaydı ve maalesef bordo-mavili futbolcular bu stratejiyi teoriden pratiği entegre edemediler…
Hayatımda içimi acıtan üçüncü şakası bu oldu Trabzonspor’un!
Birisi her uykumda hala yaşadığım ve benimle yaşayacak olan Vanspor, diğeri Gabriç’in attığı gol ile kaybedilen o talihsiz Ankaragücü maçı!
İşte bütün bu birbirine girmiş paradoksların içinde düşündüm Trabzonspor ile Mersin İdman Yurdu’nun H.Avni Aker’deki bu güzel buluşmasını.
Özellikle Trabzonspor’lu futbolcularında bu maçın sadece bir galibiyetten çok öte anlam taşıyacağına inanmış olmalarını da içimden en az kendim gibi geçirdim.
Fakat dedim ya, Trabzonspor yine şakasını yaptı, sanki bu hafta bu şaka çok gerekliymiş gibi.
Oysa ‘’ 11 ‘’ tam puanlık bir maçtı bu maç.
Galatasaray yenilmiş, Fenerbahçe yenilmiş, Bursa berabere kalmış, fakat Trabzonspor’un belli ki aklı şaşmış!
İnanılır gibi değil, böyle bir tablo karşısında motive olmayan Trabzonspor acaba ne zaman hangi amaç için hangi maçta motive olacak, çok merak ediyorum doğrusu.
Olmadı, yine olmadı…
Trabzonspor, mutlaka alması gerekeni, alması gerektiği gün ne zaman alacak diye bir şakayı daha kaldıracak ne gücüm ne de merakım kaldı.
Trabzonspor Nobre ile kararan geceyi, Soner’in sihirli ayağından gelen vuruş ay ışığı gibi düştü gözlerimizin ferine derken, lakin bu ay ışığından güneş ışığına dönüşüme ne Janko’nun ne de Henrique’nin takati yetmiyordu!..
Artık ne desek boş, şakanın da bir ayarı bir sınırı olmalı…