Trabzonspor bizi bu galibiyetlere öyle bir alıştırdı ki artık yenilgi aklımızın ucundan bile geçmiyor.
Cumartesi akşamı futbol adına her türlü güzellik vardı Akyazı’da.
O buz gibi havada yine tıklım tıklım dolu tribünler, makine düzeninde oynayan, taktik disiplinden asla taviz vermeyen bir takım, horon, golbastı, 61.dakika şovu vardı. Futbol vardı, eğlence vardı.
Bir tek sahaya atılan yabancı maddeler yoktu, sahaya giren ruh hastası holiganlar yoktu, küfür yoktu, çirkeflik yoktu.
Bu camia, bu takım buralara kolay gelmedi. Çok çileler çekildi, çok bedeller ödendi. Çekilmeden de olmuyor zaten.
Sayın başkanımız Ahmet Ağaoğlu’nun genel kurulda başkan seçildiği 08.04.2018 tarihinde verdiği ilk röportajda aynen şunları söylüyordu.
“Önümüzdeki üç yıl için size şampiyonluk sözü veremem, şampiyonluktan bahsedemem. Ancak 3-4 yıl sonra ayakta alkışlanacak bir takım izleyeceğinizin sözünü verebilirim.”
Ve sözünde durarak ayakta alkışlanacak şampiyon bir takım yarattı.
Bazı hataları olsa da bu yönetim genel olarak doğru işler yapıyor. Bu şampiyonluk ile yetinmeyeceklerini, şampiyonluklara ambargo koymak ve Şampiyonlar Ligi fırsatını kaçırmamak için gerekli planlamaları yaptıklarından ve yapacaklarından şüphem yok.
Ancak birçok Trabzonspor taraftarının kafasını kurcalayan bir soruyu sormak zorunda hissediyorum kendimi.
Trabzonspor’un sağlık kurulu ve doktorları yeterli ehliyete ve liyakate sahip midirler?
Zira sezon başından beri hemen hemen bütün futbolcuların sakatlanmasının, sakatlıkların sürekli nüksetmesinin, iyileşme sürelerinin sürekli uzamasının sebebi nedir?
15 yıllık futbol hayatında sakatlık sebebiyle sadece 17 maç kaçıran Hamsik’in altı aylık Trabzonspor kariyerinde 15 maç kaçırmış olması normal midir?
Bunların sebebi Avcı’nın antrenman uygulamaları mı? Yoksa sağlık kurulunun yetersizliği midir? Yoksa olağan ve normal bir durum mudur bu olanlar?
Yönetimin acil olarak bu konuya eğilmesi, yeterliyse devam etmeleri yeterli değillerse daha uzman bir ekiple anlaşmaları gerekiyor.
Aksi taktirde, iki kulvarda giderken bile sakatlıklardan bu kadar sorun yaşayan Trabzonspor gelecek sene Şampiyonlar Ligi’nde oynayacağımızı da dikkate alırsak ciddi sıkıntılar yaşayabilir.
Gelelim Göztepe maçının taktik analizine;
Yukarıda da ifade ettiğim üzere Trabzonspor kurulmuş bir makine düzeninde takır takır çalışıyor.
Trabzonspor Göztepe maçında hem savunmadan kısa paslaşmalar ile hem de Cornellius’a atılan uzun toplar ile oyun kurdu.
Stoperlerimiz savunmadan oyun kurarken Wakeme ve Visca iç koridora girerek stoperlere yaklaşıyordu. Wakeme’ye ve Visca’ya baskı yapmak isteyen rakip bekleri de ileri çıkarak sağ ve sol koridoru boş bırakıyor ve beklerimiz Trondsen ve Peres’e bomboş bir koşu alanı bırakıyorlardı.
İç koridora girip merkeze yaklaşan Visca ve Wakeme’ye Ömür ve Berat’da yaklaşınca merkez hücumunda kalabalıklaşan ve bir fazla oynayan Trabzonspor’u savunmak için kanatlar boşaltılıyor ve bu boşluğa hareketlenen beklerimize Wakeme ve Visca tarafından servis yapılıyor.
Wakeme ve Visca’dan aldıkları paslar ile kanatlardaki bu boşluktan faydalanarak sıfıra kadar inip Half Space’e (iç koridor, asist bölgesi) giren beklerimiz Visca, Wakeme, Ömür ve Cornellius’u topla buluşturdular.
Tam bu sırada Cornellius rakip ceza sahası içine sahte koşular yaparak stoperleri peşinden koşturup ceza yayı etrafını boşaltarak geriden gelen Visca, Wakeme ve Ömür’e boş alan yarattı.
Nitekim bu taktik ile merkezden kalabalık hücum eden Trabzonspor Wakeme, Visca, Ömür üçlüsü ile daha ilk pozisyonu altıncı dakikada bulmuştu.
Zaten son zamanlarda Wakeme kanat hücumlarında yetersiz kalırsa Avcı Wakeme’yi merkez hücumlarda kullanmaya başladı ki bu sayede Trabzonspor merkez hücumlarda kalabalıklaşıyor ve Wakeme’de merkez hücumlarda inanılmaz etkili oluyor.
Trabzonspor’un her maç gol atacak kadar hücumda çok etkili olmasının bir sebebi de Avcı’nın bu ve bunun gibi birçok hücum planının bulunması ve bu planları gerçekleştirebilecek bir hücum hattına sahip olmasıdır.
Savunmadan stoperler ile oyun kurulurken atağın yönüne göre top Siopis ve Berat’a aktarılıyor. Onlar da merkeze yaklaşan Cornellius’a veriyorlar. Cornellius aldığı topu Wakeme’ye atarak ceza sahası içine sahte koşu yapıyor ve rakip merkezini (ceza yayı çevresini) boşaltıyor. Boşalan yere Visca hareketleniyor, Wakeme boştaki Visca’ya topu vererek ceza sahasına hareketleniyor, Visca ceza sahasına hareketlenen Wakeme’ye harika bir pas atarak pozisyona sokuyor.
İşte bizim keyifle izlediğimiz bu şiir gibi ataklar öylece, ezbere gelişen ataklar olmayıp hepsi bir planlamanın ve çalışmanın ürünüdür.
Yukarıda kurulmuş bir makine benzetmesi yaparken bu benzetmeyi boşuna yapmadım.
Avcı’nın hücum planı sadece kısa paslar olmayıp, Cornellius’a atılan uzun toplar ile de rakip sahaya kısa yoldan yerleşiyor.
Cornellius’un uzun paslarda çok iyi top saklama ve yanındakilere servis yapabilme yeteneği olduğundan, Cornellius’a degaj yapıldığında Wakeme hemen Cornellius’a yaklaşıyor.
Ya da top rakipteyken üçüncü bölgede yoğun ve agresif baskı kurarak rakibi kanatlardan hücum etmeye zorluyor ve kanatlardan hücum eden rakibe karşı kanatlarda çoğalarak yapılan agresif dış hat baskı ile kapılan toplar merkeze aktarılarak hızlı hücum başlatılıyor.
Wakeme’nin attığı ilk gol de böyle bir hızlı hücum ile geldi zaten.
Şampiyon olması gereken bir takımın da böyle bir hücum çeşitliliğine ihtiyacı var ki Trabzonspor’da da bu fazlasıyla var.
İşin savunma yönüne bakacak olursak; Avcı hücum ederken bile savunma güvenliğini düşünüyor.
İkinci ve üçüncü bölgede yaptığı baskı ile rakibin kısa paslarla oyun kurmasını engelleyerek uzun ve isabetsiz paslara zorluyor ve modern futbolda olması gerektiği gibi 6 saniye içinde topun kendisine geçmesi olasılığını artırıyor.
Bir diğer savunma stratejisi de ön alan baskısı ile rakibi kanatlardan hücum etmeye zorlayıp Siopis, Berat, Ömür ve kanat beklerinin yoğun ve agresif dış hat baskısı ile topu kazanarak hem savunma yapmak hem de hızlı hücum başlatmak.
İşte kanatlarda yapılan bu agresif dış hat baskısında Avcı’nın elini güçlendiren inanılmaz bir adam var;
Manolis Siopis. Namı diğer Köksal baba
Fakat aynı şeyi Berat için söyleyemeyeceğim. Berat’daki bu mental düşüşü Avcı hocam umarım çözebilir.
Ancak kanatlarda yapılan bu dış hat baskısı oldukça riskli ve tehlikelidir. Dış hat baskısı için kanatlara giderek orta sahayı boşaltan Berat ve Siopis’e rağmen rakip baskıyı kırıp kanadı geçerse ciddi sorun olabilir.
Nitekim yediğimiz ikinci golde bu plan işlemedi. Baskıyı yapan futbolcularımızın hamle hataları sebebiyle baskıdan kurtulup sıfıra inen rakip futbolcu, boşalan orta sahadan gelerek ceza sahasına giren futbolcusuna pas vererek golü attırdı.
Kendisini sürekli olarak geliştiren ve güncelleyen Avcı hocanın bu soruna da bir çözüm bulacağından şüphem yok.
Avcı’nın etkisiz kalan Berat yerine Dorukhan hamlesi takımın orta sahasını toparladı.
Yorulan Cornellius yerine gezici, çalışkan, yaratıcı, adam eksilten, soğukkanlı forvet Djaniny değişikliği de takımı ateşledi.
Güzel bir galibiyet daha geride kaldı ve beklenen o güzel gün için geri sayım başladı.
Bu takım hiç tereddütsüz önümüzdeki dört maçı da rahatlıkla kazanarak en geç 33.hafta Karagümrük maçında şampiyonluğunu ilan edecektir.
Güzel günlerde buluşmak ümidiyle…