Fenerbahçe'ye yenilmek '' dünyanın sonu olur dediydi başkan Sadri Şener '' daha bir kaç gün önce katıldığı bir televizyon programında!

Karşı tarafın tahrik edici beyan ve beyanatlarını bir yerde normal karşılarsın, fakat bir başkan kendi takımı için böyle konuşup; camiayı ve şehri baskı altına almayı eğer motivasyon unsuru sayıyorsa, izlediğimiz ve birazda hasbelkader kalem oynattığımız bu oyun '' o oyun '' olamaz sevgili okurlar.

Şu bir defa açık ve seçik görüldü ki, Trabzonspor'a gerginlik ya-ra-mı-yor! 
Bu en az iki ile ikinin çarpımından çıkan sonuç kadar doğru ve gerçek.
Hem başkanın dediği '' dünyanın sonu olur '' tespitini 96'da kat be katıyla yaşamadımı ki Trabzonspor?
O büyük yıkımın hezeyanları değilmi ki, Trabzonspor'un bugüne kadar gelen  yalnızlığı ve hep uçurum başlarında tuttuğu el  tarafından bırakılmasının asıl sebebi.
El var, el var gibi..

İşte gelinen bu '' son '' da bu akşam yine tipik bir ironisel film  izledik '' Hüseyin Avni Aker '' mabedinde.
Şenol Güneş'in yerinde değil ama yanında olmak istedim o an(!)
Bu akşam anladım ki, Trabzonspor'da herkes ayrı telden çalıyor.
Takım ayrı, taraftar ayrı bir hazırlığın anaforunda farklı yönlere savrulmuşlar gibiydiler.
Her seferinde Fenerbahçe'ye böyle bilenip, böyle yenilmenin izahı başka nasıl yapılabilir ki?
Kent ve takım gerildikçe rakip o kadar rahat ve üstün olurken, Trabzonspor'un kaybedecek bir şeyi olmadığı ortadayken, rakibin bu rahatlığı başka hangi taktikle aşılabilinir ki?

Sorular ve duygusallığın garabetine yenilen cevaplar..
İşte bütün mesele burda sevgili okurlar.
Dünyanın sonu dediler, 
Trabzonspor kolay yeniliyor dediler,
Her şey dediler..
Ve olan yine bordo-mavi düşlerin denizine düşen yakamozlara oldu.
Futbolla kazanmayı değil, konuşmakla kazanmaya yolalanların bu gece yağları erdi mi acaba, inanın çok merak ediyorum!

Futbol konuşanı, güzelliği yazanı bu ülkeden afaroz eden bir düzen var, 
Şenol Güneş gibilerini susturan, Aykut Kocaman gibilerini konuşturan bir düzen var.
Ne diyelim!
Naylondan kahramanlar yaratılıp peşine takılanlara iyi yolculuklar dilemekten başka.


Bu akşam futbol yazmak istedim, istiyorumda, lakin yazamıyorum!
Şenol Güneş'i gördüm ya, yapmayın etmeyin derken; ne diyeyim ki, ne yazayım ki!
Öyle bir dünya ki, öyle bir ruh hali ve düşüncesiyle örülü ki insanların kafaları, onlar vuralım diyor, ben toplayalım diyorum.
Bir yerde tıkanıyoruz işte.
Bu akşam Şenol Hoca çırpınırken bende öyle kalakaldım bordo-mavi düşler denizinde.
Bana futbolu ve Trabzonspor'u sevdiren bu adamı boşuna sevmediğimi anladım.
Benim ilk kahramanım boşuna olmamış dedim kendi kendime.
Birileri kırarken o onarmaya çalıştı, asıl işini bir kenara bırakıp; yani  takımına taktik verip belkide maçı koparabilecekken!

Emre Belezoğlu ile  kurgulanan bütün psikolojik hazırlıkların, Fenerbahçe tarafından kusursuz bir plan gibi işlemesi ise gecenin bir başka enteresan boyutuydu!
Trabzonspor'a yeni bir kaybediş sendromu daha yaşatırken!

Son bir şey daha söylüyor ve bu akşamı hafızamın en uğranılmaz derin bir köşesine arşivliyorum sevgili okurlar.
Diyorum ki;
Futbolla yeneceksin, sahada olana ve anlayana en büyük kabadayılık futboldur çünkü..

Hasan Akbaş
06/05/2012