İster inanın ister inanmayın!

Trabzonspor’un maç öncesi ‘ ilk on biri ‘ açıklandığında Dame N’Doye adını görür görmez dedim ki : Bu kayıp adam N’Doye tıpkı Ebubekir’in Napoli de Beşiktaş adına patlaması gibi, Türk Telekom Arenada neden bir patlama yapmasın ki dedim…

Ne mutlu bana ki iç sesim beni yanıltmadı, her şeyden önce Dame N’Doye bizi ( bu sefer ) yanıltmadı, daha da önemlisi hocası Ersun Yanal’ın sezon başından beri ona inanışını boşa çıkarmamış oldu…

Evet, biz bu övgüleri başta gecenin kahramanı N’Doye için düzerken, N’Doye gol dışında çok mu iyi oynadı (?) diye soracak olursanız hayır derim!
Lakin Trabzonspor’un an itibariyle kendisine nefes aldırması için iyi ya da kötü bir oyun stratejisine ihtiyacı vardı.
İşte Ersun Yanal dün akşam rakibinin bütün üstün özelliklerine saygı duyan bir oyun taktiğiyle istediğini almasını bildi.
Neydi bu taktik?
Galatasaray’ı uyutma taktiği diyebiliriz kısaca…
Yani, Galatasaray’a önlem almamış gibi onları tuzağa çekip, bi başka deyişle av olup aslında avcı oldu…

Özellikle Durisca ve Demirok ile geriye sağlam bir duvar ördü, duvarın tepesine de Onur’u gözcü olarak yerleştirdi ve rakibin uç elemanlarının gardını düşürdü.

İşte bu taktik Trabzonspor’un en büyük gücü oldu, topa daha az sahip olup bitirici hamleyi vurarak Galatasaray’ı oynatır gibi gösterip aslında kendisi bu izni onlara sağlamış oldu…

Şimdi…

Trabzonspor’un geçmişi bazılarının hafızalarından silinmiş olabilir, lakin Trabzonspor bu ülkenin en değerli sivil toplum hareketidir…
İşte böyle uyuyan bir devi geçmişte olduğu gibi günümüzde ve de yarınlarda da yok sayamazsınız.
Sayarsanız, tıp dün geceki gibi o vakti ve zamanı geldiğinde kendisini hatırlatmasını bilir.

Üstelik;
Elli bin kişi rakip izleyici, iki bin beş kişide kendi taraftarının önünde olmak üzere bazı kesimlerin hafta içi çok fark olur düşünce ve hayallerini, ve de rakibin haftalarca omuzlarında taşıdığı namağlup apoletini sökerek…

Trabzonspor bu, adama apolet değil RÜTBE bile söktürür(!)…

Bu zor ve sancılı süreçte alınan bu üç puanın gelecek adına skorsal olmasa bile, yürüdüğü yolda inandığı ülküde Trabzonspor’a güneşli günlerin kapısını aralamış olmasını temenni ediyorum…