Siz, karanlıklara doğru yürürken güneşi gördünüz mü hiç?
Ya da üşürken ısındınız mı, o soğuk dehlizler altında?
İşte tamda böyle bir durumdayım ben şimdi!
Karanlıklardan korkmuyor, derin ve soğuk vadilerde üşümüyorum.
Çünkü o var, onun söylemleri var, öğretileri var.
İlk kahramanım o benim.
Yazın hayatımın bu en zor ve duygulu makalelerinden birisini, yani az sonra okuyacağınız yazımı kaleme almak için bilgisayarımın başına oturduğumda, ne bir ön hazırlığım nede yazımın içeriğine dair, daha önceden tasarladığım bir fikir vardı; bilgi ve duygu dağarcığımda oluşmuş!
Onu yazmak zor demek istiyorum ya, gerçekten zor . 
Çünkü o bir öğretmen, çünkü o bir sporcu, çünkü o bir filozof, çünkü o bir lider, çünkü o bir baba, çünkü o yaşayan bir efsane.
Ve en önemlisi, o bir güneş, futbolumuzun güneşi.

Zihnimde, dünden bugüne hayatımda çok şey ifade eden bir kahramanın doğum günü olduğunun sevinci vardı bir tek.
Futbol dünyasının günbegün skandallara uyandığı bir ortamda, onun bu her gün kirlenen dünyasının içinde olduğunu bilmekti belki de beni mutlu eden ve yarınlara umutla uyanmamı sağlayan en önemli etken.
Muhtemelen güneşli bir günde, Trabzon’un şirin mahallesi Sotka’da dünyaya gözlerini açan Şenol Güneş, limon kabuklarıyla başlayan sokak arası futbolundan bugünlere geleceğini bilmese bile, yine bizim o idealist Şenol Güneş’imiz olur muydu (?) diye çok zaman düşünmüşümdür.
İnanıyorum ki o, spor adamı olmasaydı bile öğretmen Şenol Güneş olarak bir yerlerde karanlık yolumuza ışık olacaktı!
Lafı uzatmıyorum, süslü ve karizmatik girişler yapmıyorum, çünkü o bunların çok üstünde şeyleri hak ediyor.
Şenol Güneş’ten söz ediyorum.
Yaşayan en efsane; Trabzonspor’lu Şenol Güneş’in doğum günü ya bugün.
Benim jenerasyonum için futbolcular birer kahramandı. Şimdiki nesil gibi bakmıyor ve izlemiyorduk onları biz. Onlar bizim için bilgisayar oyunlarında değil, yüreklerimize posterlerini astığımız o en baba, en ağabey, en bizde yaşayan kahramanlardı.
Öyle ki, siyah-beyaz düşlerimizden uykularımıza düşen en renkli izdüşümlerdi, onlar!
Şenol Güneş ismi, benim elektrik ve televizyonla tanıştığım senelere tesadüf ediyordu. O yüzden onun gerçekten güneşle bağlantılı olduğuna inanırım hala çocuk düşlerimdeki gibi.
Küçük bir Anadolu kasabasının bir köyünde gaz lambaları altında dönemin gazetelerinde tanıdım, etrafına merhamet saçan güzel yürekli karayağız adamı .
Ve her sezon sonu ellerinde yükselen kupalarla ona olan sevgim bir fenomenliğe dönüşmüştü, ta o çocukluk zamanlarımda.
Şenol Güneş’in müthiş plonjonlarında sevdim futbolu. Onun ellerinde eriyen meşin yuvarlağı gördükçe, sanki dünyanın merkezi oluyordu Hüseyin Avni Aker mabedi benim için.
O’nun yüzündeki hüznü fark ettim büyüdükçe. Felsefesini anlamaya çalıştım. Söylemlerini en az bir edebiyat hocamı dinler gibi algılamaya başladım.
Bir çok şeyi ondan öğrendim. Her şeyden önce duruşunu sevdim, adam oluşunu ve adam kalışını sevdim.
Yiğitliğini, mert oluşunu sevdim.
Babamla aynı sene doğduğu için sevdim ben Şenol Güneş’i. Bizim akranlarımız için babalarımızın emsalleri çok şey ifade ederdi yüreklerimizde. Bir çok şey gibi şimdi bu güzel hasletleri de terk ettik maalesef!

Futbol yaşamı boyunca öyle art niyetini görmedim. Zaten onun her kesim tarafından sevilmesinin bir sebebi de bu detay olsa gerek.
Kimilerine göre bizi dünya üçüncüsü yapmak gibi bir hatayı işlediğindeki tutum ve davranışıyla Şenol Güneş olmanın o zengin ağırlığını yaşadım, iyi ki böyle bir kahramanım varmış diyerekten.
96’da yaşadığı o acı travmada takdir ettim onu, liderler asla karanlığa teslim olmamalı der gibiydi bana hissettirdikleri.

Adaletin olmadı yerde atalet baş gösterir.
O adaletin hep yanında oldu, atalete teslim olmadı.
Güneşin imparatorluğunda, çalışkan insanların diyarında yeniden fethetti gönülleri.
Şimdi biz sustuk dünya onu yeniden konuştu.
Seul’u, Trabzon’un bir parçası yaptı.
Biz sustuk Kore konuştu, Seul’da çocuklar şarkılarını onun için söyledi. 61. dakikada Seul’da da durdu hayat, onu görenlerce…

Şenol Güneş, güneşin oğlu Şenol Güneş!
Çok şey söylemek, yazmak istiyorum.
Fakat Seul’lu dostlara ayıp olsun istemiyorum, varsın onlar anlatsın güneşin oğlunu. Güneşin doğduğu coğrafyadan seni dinlemekte bizi gururlandırıyor.

Ne mutlu ki bizlere böyle bir değer bu coğrafyadan çıktı. Diğer büyük camialarımız hep övünür ya, Metin Oktay ruhu, Baba Hakkı ruhu var bizde diye!
işte Trabzonspor seninde övünç kaynağın Şenol güneş’tir.
O ki, bilmem kaç dakika gol yemeyen dünyanın sayılı kalecilerindendir. O ki, bütün şampiyonluklar elleri gökyüzüne uzanmış ender kalecilerdendir. O ki, İstanbul dışında bir kaleci olarak Ulusal Takımımıza yıllarca kaptan olarak hizmet etmiştir.
İşte sana ruh!
Onlar attıysa, o hep tuttu!
Geçit vermedi, yıllarca meydan okudu bel ağrılarına da, bir gün sızlanmadı yaptığı işinden dolayı.
Şenol Güneş!
Meşin yuvarlağı ellerinde eriten efsane o!

Sevgili hocam;
Varacağınız yeni yaşınızda sizi güzel ve anlamlı anlar karşılasın. Her şey gönlünüzce olsun, sevdiklerinizle daha nice uzun ömürler sizin olsun.

İyi ki doğdun ‘’ güneşin oğlu ‘’.

Hasan AKBAŞ
01/06/2012