Aslında tamda düze çıkılacak bir haftanın ucundan tutmak isteyen bir Trabzonspor’u bekliyordu 

İstanbullu sevenleri!

Hava güzel, stadyum modern, zeminde düzgün olunca, hele birde İstanbul da ki Trabzonsporlu 

taraftarların her şeye rağmen takımlarından bekledikleri çıkışın burada start alacaklarına olan 

inançları kaptan Onur ve arkadaşlarını sanırım aynı paralelde motive etmemiş…

Her ne kadar rakip kendi tarzına uygun kompakt bir oyun sergilese de Trabzonspor’un her türlü 

şanssızlık bahanesi arkasına sığınmadan İstanbul’dan puan ya da puanlarla evine dönmesi 

gerekiyordu.

Gerekiyordu diyorum; çünkü Trabzonspor’un içine düştüğü ya da düşürüldüğü bu travmadan bir an 

önce çıkması gerekmekte…

Her hafta sevgili Şota’nın aynı kelamları aynı mimik ve yüz ifadeleri ile tekrarlaması hiç hoş olmuyor!

Evet, son Başakşehir müsabakasında da görüldüğü gibi takımın üzerinde garabet dolu bir hava olduğu 

aşikar.

Bunu neden dillendiriyorum, çünkü yaklaşık yedi haftadır Trabzonspor’un saha içi performansını 

olumlu ya da olumsuz yazmak öyle zor hale geldi ki, kalemimiz bizi mantığımızdan alıp saha dışına 

oradan da başka etkenler bileşimine götürmekte…

Görülüyor ki takımın futbolcu tayfasından ziyade yönetimsel ve idari anlamda da aşılması imkansız  

sorunları var.

Bunu şundan anlıyoruz ki; yöneticilerinde beyinleri en az futbolcuların ayakları gibi yorgun ve yılgın 

bir hal almış…

Sanki olanları herkes kabullenmiş ve ne olacaksa olsun artık diyecek bir haleti bir ruhiyenin içine 

düşmüşler…

Ortada saman alevi gibi oynanan bir futbolun yanında, hoca ile kendi arasında kopuksallaşmış bu 

görüntünün maalesef iflası gün yüzüne çıkmıştır…

Oysa bu yönetimin yaptığı her hamlenin yeni bir hatayı tetiklediği başarısız idari performansları 

neticesinde ne yazık ki Trabzonspor duvara tabi caizse toslandırılmıştır…

Ha yine bu arada satır arasında da olsa demeden geçemeyeceğim: Ersun Yanal gibi öyle yada böyle bu 

ülkenin en değerli üç hocasının alternatifi olmuş; bir başka deyişle rüştünü ispatlamış hocasını üstelik 

haklı olduğu bir çok konu olduğu halde göndermek neyin nesiydi (?) hala anlayabilmiş değilim !...

Şota’nın bu yapıda başarılı olması imkansızdı ve biz bunu nedenleri ile dillendirdiğimizde tepki çekmiş, 

istenmeyen kesimlere yaftalanmıştık.

Şota diyorum, yuvasına daha başka konumda gelmeliydi!

Mesela kuzey Avrupa gibi ülkelerden Trabzonspor’a yeni oyuncular katabilirdi.

Ya da Sayın Hurma’nın yerinde o olabilirdi…

Hiç istemem, lakin bu sefer hoca değişimi kaçınılmaz bir hal almıştır…

Biliyorum, her hafta aynı konulara dokunup birbirinin kopyası yazılar yazmak zorunda kalıyoruz.

Lakin günlerinin ızdırap içinde  geçmesine neden olan büyük ve çok devasa bir kesiminde bizlere olan 

sitem ve üzüntülerini de es geçemiyoruz haliyle..

Evet, ızdırapla geçen her gün kendi içinde kaybolan, büyük bir kaybetmişliğe yelken açan 

Trabzonspor’un  adeta IzTrabzonspor’a dönüşmesi hepimizin derdi ve tasasıdır