Bu akşam Trabzonspor’u anlamak gerçekten mümkün olmadı.
Hoş zaten anlaşılsa da ne olacaktı ki, ne oyunu nede oyun içindeki tutukluğunu anlamak gerçekten mümkün değildi.
Rakibi Bursaspor ise, sanki daha çok istedi galibiyeti ve Trabzonspor’un bulunduğu konumdan çıkmak istememesini bana göre iyi değerlendirdi.
Ve Emre’nin son dakika kaydettiği gol sevincinin takımca yaşanması güzeldi, lakin uzun sürmesi belki galibiyet golünü önledi, bilinmez ama futbol böyle bir oyun işte.
İlk devrenin son dakikası ve oyunun son dakikası Bursaspor’u abandone eden golleri iyi etüt etmek gerek.
Oyunun hikayesi de aslında her iki devrenin başları ve sonlarında kaydedilen goller dışında pek bir anlatısı olmayacak bir akşamda Avni Aker’e yansıyan kısa ve kısır bir öyküden ibaretti…
Trabzonspor ve Mustafa Reşit Akçay’ın hikayesi ise sanki bambaşka bir yola sapmakta.
Öyle ki; masum bir öykü uzun bir hikaye olacakken, öykü kısalmakta ve hızla kısırlaşmakta!
Mustafa hoca, git gide daha çok futbolun alt yapısındaki akademisyen ve idealist hoca duruşu göstermekte.
İyi ve efendi olmanın yetmediği, iyi, efendi ve birazda işin coşkusunu, temaşasını hissettirmek gerektiğini, kendi durgunluğunu takımın felsefi duruşuna taşıyamamanın fotoğrafını vermekte hoca kısacası.
Oysa ben hocanın takım elbiseli halini çok sevdim ve duygulanmaktayım da bu durumdan…
Yani; hoca olabildiğince etkinsiz bir hal ve tavır içinde sanki!
Yunanistan’ın şampiyonluk öyküsüne özenmek kadar, o performansı en azından puan anlamında yukarıda tutmanın gerekli olduğunu mesela, hoca böyle bir örnek verirken iyi düşünmeliydi.
Bir şeyler var, durgun ve pıhtılaşan ve akışkanlığını kaybetmiş bir şeyler, heyecanın kaybolduğu bir durumlar var sanki şehirde, camiada.
Eksik olmasın takip eden birçok okurum sormakta ve yazmamı istemekte; hoca gitsin, şu şu futbolcuyu kovsunlar vb.
Bu vesileyle onlara da şu toplu cevabı vermiş olayım: İyi ve güzel dersinizde, Trabzonspor bu değişime, daha doğrusu her seferinde bu değişimlere hazır mı? Ya da her defasında bunları yaşayan Trabzonspor böyle bir hamleyi daha yaşamaya hazır mı?
İstikrar için, bu seneyi bir şekilde tutmalı Trabzonspor ve her defasında yeri gelince dillendirdiğim gibi, Hami Mandıralı daha çok ön plana çıkmalı.
Sergen Yalçın kadar futbolu bilen biri artık kendisini daha çok hissettirmeli, Mustafa hocanın ona, deneyimlerine hepimizden çok ihtiyacı var üstelik…
Bu akşam maçın sonucu kadar, son düdükten sonrası her iki takımın futbolcularının sergiledikleri tavrı tuttum ben…
Buda kısa lakin güzel bir öyküydü, güzel hikayeleri çoğaltmak için bu öyküleri çoğaltalım.
Futbolun gerçek paydaşları, oyunun gerçek sahipleri kadar…
Daum’u yeniden Türkiye’de görmenin verdiği mutluluk kadar, hocanın yine son dakikada Trabzonspor’a galibiyeti bırakması da sanırım onun bu ülkedeki hiç dinmeyen kabusu olmasına karıştığı bir başka öykü oldu…
İşte bu çok uzun öykü!