Dünya Şampiyonasını izlerken içimizin burkulduğu, yüreğimizin yandığı maçlar oluyor.
Bir zamanlar Trabzonspor formasını kısa bir süreliğine de olsa ıslatan Teofilo’yu ve yükselen formunu izlemek mesela!
Bugün Trabzonspor fellik fellik iyi bir golcü ararken, o Falcoa ile birlikte Kolombiya’yı futbolun sihirli ülkesi Brezilya’ya taşıdılar.
Sırf Teofilo özeline takılmamak gerek!
İzlediğimiz maçlara bakınca neden orada olmadığımızı sadece teknik ekip formsuzluğuna bağlamamak gerektiğini de anlamaya başladık.
Bizdeki sözüm ona star futbolcularımız demek ki en az teknik ekip kadar buraya gelme zahmetini göze alamamışlar.
Söz konusu Brezilya, yani futbolun bu düşler ülkesinde boy göstermek istemeyen futbol inancıyla ülkemin uluslar arası düzeyde korkarım ki gelecek birkaç şampiyonaya daha kolay kolay gidemeyeceği gerçeğini bugün futbolun akil adamları, yani oyunun gerçek sahipleri iyice analiz etmelidirler…
Bosna- Hersek oradaysa, tabi ki bir yerde gururumuz oldular; Türkiye neden oralara gidemediğinin cevabını ivedilikle aramalıdır…
Hazır Dünya Kupası demişken, Cezayir Milli Takımın kocası ile söz kestiği ( artık aleni ) bilinen Trabzonspor’un şampiyonadan gelecek yorgun bir hoca ile zihinsel ve bedensel olarak nasıl yeni sezona hazırlanacağı ayrı bir merak konusu!
Düşünmek lazım, birçok mevkide eksiği olan, bir çok yabancısı hurdaya çıkan Trabzonspor’un, birde Olcan Adın kriziyle boğuşması bütün bunlara tuz biber oldu sanırım…
Medyadan takip ediyoruz.
Özellikle Selçuk İnan ve Burak Yılmaz kumpasına giren Olcan Adına’a bir ağabey tavsiyesi verecek olursak ( haddimiz olmadan ) sakın onlara inanma diyorum.
Hele Selçuk’a sakın İNAN’ma Olcan diyorum…
Niye diyorum bunu, elbet birkaç nedenim var…
Mesela;
Sevgili Olcan madem sen büyük futbolcuydun ki öylesin ve senin büyük futbolcu olduğunu Şenol Güneş özelinde Trabzonspor fark etti.
Sen Trabzonspor’da, bu eksikliklerine rağmen bu büyük forma altında Milli formaya kavuştun.
Şimdi seni böyle mertebeye taşıyan formayı bu şekilde bırakmaya hakkın yok.
Selçuk İnan ve Burak Yılmaz büyük futbolcular.
Fakat onlara en başta kim inandı?
Ve onlar bugün Trabzonspor da ki havayı yaşayabiliyorlar mı?
Sormak gerek, Selçuk İnan’ın ve Burak Yılmaz’ın nasılda ikinci plana itildiklerini oynadıkları futbolun donelerinde görmek öyle mümkün mü?
Yüzlerindeki mutsuzluğu görmek, onların aslında nasılda mutsuzluk girdabında olduklarını kanıtşar nitelikte.
Elbet aldıkları paraya ve İstanbul’da ki lüks villalarda oturmaları seni oralara çekecekse bir şey diyemem sevgili kardeşim…
Mesela;
Trabzonspor’da ki oyun liderliğini orda sana kim verecek?
En önemlisi de bu zaten…
Sözün özü diyorum ki seni seven ve her daim destekleyen bir kardeşin olarak: Trabzonspor için bin değil bir kere düşünülür…
Vereceğin karara elbet saygı duymak bizim sportmence özümüzün en elzem duruşudur…
Seni bir yerlere getiren Trabzonspor’u başından beri anlatmaya çalıştıklarım ışığında düşünmeni dilerim…
Aklın yolu birdir, sen o yolu bil ve sakın şaşma o yoldan Olcan…
İyisi mi sen, sen onlara İNAN’ma Olcan…