Trabzon şehri tarihine bakacak olursak, ilk Osmanlı halifesinin doğduğu, nice padişahlar ve sultanların yetiştiği. Havasında, suyunda dik duruşun olduğu. Asla haksıza kafasını ve boynunu eğmeyen, haklı olduğu davada kanının son damlasına kadar savaşan ve bir o kadar bu toprakları ve bayrağını seven insanların topluluğudur. TRABZON…
Şimdi bu topluluğu içine sindiremeyen, bizim varlığımız ve gücümüzden ciddi anlamda rahatsız olan bir kitle var, var ki bu kitle İstanbul un boğazında yaşayan, İngilizler İstanbul u fetih ettiği zaman İngiliz i destekleyen, Fransız geldiği zaman eline Fransız bayrağı alan, yunan geldiğinde sirtaki sesleri çıkartan. Akşama kadar boğazda rakı balığın keyfini süren, kalabalık gibi görünüp ama aslında bir avuç yalakadan ibaret olan bu kitle. Benim Trabzon’umun hiçbir şeyini içine sindirememiş ve Anadolu nun sesi ve şahlanışının sembolü olan bu şehre karşı her zaman cephe almıştırlar. Öyle bir cephe ki bu hala futbol sahalarında devam eden ve inatla bizim her başarımızı engellemek için her yolun mubah olduğunu düşünen bu kitle, yeniden hortlamış ve son 30 yıla damgasını vurmuştur.
Şimdi gelelim maça; bariz golümüzü vermeyen bir hakem topluluğu, kendi kalemize attığımız goldeki 11 cm lik ofsayt ı görmeyen ve golü veren, akabinde aleyhimize bir sürü düdük çalan bir beşli. Bunlar aslında maskeli beşli. Ama başlarındaki emir eri tüp kafalı olduğu sürece bu maskeli beşlilerin belki fiziki şekli değişecek ama, verilen kararlar hep aynı olacak. Şimdi kendime soruyorum; biz bu yalaka topluluğuna ne yaptık acaba. Bizden bu kadar nefret etmelerini sağlayacak ne yaptık…
Millet Sayın Sadri başkana yükleniyor ve başkan maçın ikinci yarısı stadı terk ediyor. Soruyorum şimdi ne yapsın sayın başkan. Hep diyorum sahaya çıkıp top mu oynasın. İki yazı önce yazmıştım, Olcan, Halil ve saz arkadaşlarını kovacaksın takımdan. Hatta lisanslarını eline verip kovacaksın. Bunların ruhsuz hali tüm takıma sirayet ediyor. Ayıptır, günahtır bu taraftara yazıktır. Kimsenin bu taraftarla dalga geçmeye hakkı yoktur. Maskeli beşler bizim hakkımızı yiyebilir. Ama sen canını dişine takacaksın ve kanının son damlasına kadar savaşacaksın kardeşim. Bu forma kutsaldır, ucuz değildir bu kadar. Bu ruhsuzlar sahada olduğu sürece bu takımdan bir halt olmaz. İnanın ruh sağlığım bozuldu dün akşam. Kimi izledim maçın sonuna kadar bilmiyorum. Bırakayım dedim içim el vermedi, gideyim dedim yüreğim otur dedi, belki canlanır takımda moral buluruz. Ama sonuç kocaman bir hayal kırıklığı…
Utanmadan maç bitiminde fenerli topçuların elini sıkıyorlar. Utanın be kardeşim, senin emeğini çalan adamların elim sıkılır yahu…. Suratlarına tüküreceksin onların. Ama bizimkilerinde onlardan farkı yok ki. Fener camiası ve federasyon bizim emeğimizi çaldı. Bizim ruhsuzlar topluluğu da biz taraftarların emeğini çalıyor. İkisi de emek hırsızı, ne fark aralarında. Tolunay hocaya yazık olacak ona yanıyorum. Bu takımı baştan aşağı yenileyeceksin ve yarısından çoğu da Trabzonlu olacak. Mustafa Yumlu, Zeki Yavru ve Tolga kaptan gibi olacak yarısından çoğu. Yenilince ağlayacak, gülmeyecek.
Bizim ruhsuzlar topluluğu da, maskeli beşlerin düdüğüne uymuş ve haftalardır aynı senaryo tekrar ediyor. Amaç Sadri başkanı kaçırıp, yerine sümsük bir emir eri getirmek. Ama biz bunları görüyoruz ve yazıyoruz. Onun içinde alet olmayacağız.
Çünkü bir bu şehre ve bu takıma aşığız...
Son olarak yine soruyorum. “ biz bu İstanbul’daki yalaka topluluğuna ne yaptık ? “ bilen varsa açık açık söylesin. Benim buraya yazmaya terbiyem el vermiyor……