Sevgili Başkan, Trabzonspor’u en tutkulu taraftardan bile çok daha fazla sevdiğini biliyorum. Tependeki açıklık, kafatasında bir maden saklanmakta olduğunun da göstergesi. Gel gör ki, kulüp yönetmek için çalışan bir kafa ve tutku yeterli değil, vizyon da lazım. İşte sende eksik olan bu. Bugüne dek bunu kazanabilirdin, ama olmadı. Gayret bile sarf etmedin. Kulübü kurumsal bir yapı yerine, çok sıradan ve minik bir aile şirketi gibi idare ettin. Bunun sonucunda büyük hatalar yaptın. Yenilir yutulur olmayan, kulübün geleceğini ipotek altına alan hatalar hem de…
Şimdi bunları sıralayayım: Şike sürecini iyi idare edemedin. Şikeciler biraz da senin vizyon eksikliğinden neredeyse kahraman ilan edildiler. Başka kulüplere, özellikle de Fenerbahçe taraftarına bunu iyi anlatmalıydın, yapamadın. Bu kulüp taraftarının önemli bir bölümü şikeye hoşgörüyle baksa da, başarı gelsin de nasıl gelirse gelsin mantığındaki Makyevelist anlayışa sahip olsa da, aralarında hiç de azımsanmayacak oranda vicdanlı ve sporcu ruhlu insan var.
Süreçteki en büyük hatan ise Demirören gibi kabiliyetsiz, adaletsiz, vicdansız ve kalıbının adamı olmayan birine destek vermendi. Hatanı anladın, ama çok geçti artık. Trabzonspor başkanının böyle yanlışlar yapma lüksü yok.
Kulübü borç içine soktun. Ortada başarılan bir şey olsa, borç aldı, iş yaptı diyeceğim ama o da yok. UEFA’dan, yayıncı kuruluştan ve futbolcu satışlarından gelen paralar hiç de küçümsenecek meblağlar değil. Doğrusu, taraftar sitelerinden yükselen “pis koku” görüşlerine ben katılmıyorum. Ama besbelli bir “yedersizlik” var.
Önemli topçuları elinden kaçırdın. Sakın, beni ketenpereye getirdiler diye mazeretlere sığınma, ta başta adam gibi sözleşmeler yapsaydın, bunların hiçbir olmazdı. Öyle bir çağa geldik ki, artık işler sözle yürütülmüyor sayın başkan, şövalyelik ve delikanlılık ruhu önceki yüzyılda kaldı. Bunları nasıl bilmezsin!
Gidenlerin yerine aldıklarına bakar mısın? Odun pazarından mı alışveriş yaptın be başkan? Hangi birini sayayım? Vur hepsinin kıçına bir tekme, yerlerine altmışlı yaşlarındaki Ali Kemal Denizci’yi, Serdar Bali’yi, Kadir Özcan’ı, Turgay Semercioğlu’nu ve İskender Gönen’i oynat, çok daha iyisini yapmazlarsa, ne olayım! Aslında bir tek Dozer Cemil’in ruhu fazlasıyla yeter ya, neyse…
En büyük kusurun ne, biliyor musun? Kurumsallaşamama… Bunu hiçbir yazar, hiçbir eski topçu, hiçbir taraftar dile getirmiyor, çünkü onlar da bu konuda deneyim sahibi değil.
Koskoca kulüp senin iki dudağına bakıyor. Haliyle çok fazla hata yapılıyor. Mesela Şenol Hoca’nın istifasının iki dakikada kabulü. Tamam, hata yapıldı demiyorum, ama biraz tartışacak bir organizasyonumuz var mıydı?
Artık ciddi kurumlar ve şirketler, hatta aile şirketleri kurumsallaşmadan idare edilmiyor. Hepsinin vizyonu, misyonu ve uzun vadeli hedefleri önceden belirleniyor. Var mı bizim vizyon ve misyonumuz? On ya da yirmi sene sonrasının değil, gelecek senenin hedefi belli mi?
Bunları sağlamak için öyle çok büyük paralar gerekmiyor. Bu işin uzmanı şirketler var, senin organizasyonunu tıkır tıkır işleyen bir makine haline getiriyorlar. Senin arada sırada makineyi yağlaman, tozunu alman yetiyor.
Ve en büyük günahına geliyorum şimdi… Arkada, kurumu yönetecek adam yetiştirmedin başkan. Gençlere fırsat vermedin, onları cesaretlendirmedin…
Sevgili başkan, kulüp başkanlığına senden daha iyisi çıkar mı, çok da emin olmadan yazıyorum bu yazıyı, ama emin olduğum bir şey var, kim gelirse gelsin senden daha kötü olmayacak.
Haydi, yap gereğini, kendini ve bu eşsiz camiayı daha fazla yıpratma…