Sevgili gönül dostları öncelikle merhaba, bayağıdır hastalığım sebebiyle yazamıyorum. Gerçi iyiki yazamıyorum. Ne yazacağım, bu kötü futbolun nesini yazacağım. Eleştirince, eleştiriyorsun diyorlar. Doğruları yazıyoruz, biz yazıp biz okuyoruz. Yönetimin, hocanın, futbolcuların bizler umurunda mıyız acaba. İnanın yazacak çok şey ama içimden yazmak gelmiyor. Yine de bazı hassas noktalara değineceğim müsaadenizle.

    Bu sezon tarihinde bizi yenememiş takımlar, sayemizde tarih yazıyorlar. Bunun sebebi onların muhteşem yükselişi falan değil. Bizim formaların içindeki ruhsuzlar topluluğu. Son 4-5 haftaya bakacak olursak. Gençlerbirliği maçı hariç, ne oynadık, ne yaptık bilen var mı Allah aşkına. Pilot takımımız geliyor, İstanbul’da rüya takım Galatasaray’ı yenerek kupadan eliyor. Bir gün sonra güya As takım Kasımpaşa’yı zorla kupadan eliyor. Bi şeyler ters gidiyor ama ne demeyeceğim. Biliyorum neyin ters gittiğini ama ne yazık ki buradan yazmak doğru olmaz onun için genel olarak yazacağım. 36 yaşındayım kendimi bildim bileli TRABZON SPOR aşığıyım. Son şampiyonluğu hayal meyal hatırlıyorum. Yıllardır birçok maça gittik. Deplasman iç saha ayırt etmeden gittik. Hatta lise yıllarında ramazanda bir önceki geceden stada girerek sahuru statta yaptığımızı bilirim. Ne için formaya duyduğumuz aşk için. Renklerin aşkı için, yorozun fırtınası, farozun çılgınlığı, sotkanın aşkı, arafil boyunun delikanlılığı için sevdik biz bu toprakları ve bu renkleri. Ama bakıyorum şimdi forma kutsal ama içinde ne insan var, nede ruh. Ruh olmayınca hiçbir şey olmaz. İnanmamış 18 kişi. Ne olur, işte bu olur. Her önüne gelene yenilirsin. Önce kendin inanacaksın kardeşim. Milyon dolarları alan siz. İnanmayan siz. Para veren biz inanan biz. Nasıl olacak bu iş.

    Bir Çin atasözü derki “ milyonlarca kilometrelik yolu yürümek, ilk adımı atmakla başlar” yani anlayacağınız önce inanacaksınız. Yoksa bırakın milyonlarca kilometreyi, bir adım bile atamazsınız. Bakıyorum haftalardır. Bi şeyler oynuyorlar ama ne oynadıklarını kendileri dahi bilmiyor. Yazık bu taraftara, hem de çok yazık.

    İlkyazımda belirttiğim gibi özümüze döneceğiz arkadaşlar. Ben olsam Sadri Şener’in yerinde Mustafa hocayı çağırırım. Derim ki sezon sonuna kadar hem a takımı hem kendi takımını takip et. Sezon sonunda Şenol hocaya hizmetlerinden dolayı teşekkür ederim. Ve Mustafa hocayı getirim takımın başına. İki takımdan istediğin oyuncuları al. Gençler ağırlıklı olsun. Veririm tam yetki. Silerim 2 yılı daha. Ama emin olun 2 yıl sonra o takım emin olun 4-5 yol arka arkaya şampiyon olur. Ve eski günler deri döner. Formaların içine ruhu koyacak adama yani Mustafa Akçaya ihtiyacımız vardır arkadaşlar.

    7 yaşında bir oğlum var, her hafta bana diyor ki baba neden bizim takım hep yeniliyor. İnanın ne diyeceğimi bilemiyorum çoğu zaman. Bazen Barcelona ya bizim takım diyorum, kendimce kandırıyorum onu. Barcelona gol atınca seviniyor ve “bize her yer Trabzon “ diye bağırıyor çocuk. Yazık değil mi bu küçücük kalplerin derin duygularıyla oynamak. Kimsenin hakkı yoktur buna. Bakın şampiyonluk görmemiş bir taraftar neslimiz var. Demek ki bu iş takım tutmak işi değildir. Bu bir AŞK tır. AŞK………
 
   Sadece şunu rica ediyorum sevgili başkan ve yönetiminden, lütfen bizi aşksız bırakmayın. Lütfen sevdamıza sahip çıkın.

    BORDO MAVİ KALIN………………………………………………