Klasik cümlelerle sizi boğmak istemiyorum, zira hepiniz gelişen olayları yakından takip ediyor ve benim düşündüğüm gibi her gelenin gideni mutlaka arattığını düşünüyorsunuz. Gelinen noktada Hacıosmanoğlu, Şener, Usta, Ağaoğlu veya kulübün başına gelen herhangi bir başkan hep eskiye dem vurur, borç yükünü hep eskiye yükler bu bahanelerle seneleri heba ederek gitti, gidecek. Ardından maçlara gelmeyecek, biri stadyum ismini bahane edecek öteki kendi işlerini öne sürecek.
Velhasıl kaldık mı yine baş başa..
Ekonomik kriz, siyasi düşünce sebebiyle bölünen taraftar, gün geçtikçe artan taraftar grubu sayıları, şehrin ekonomik sosyal boyutları.. Bunca sorun arasında geçim derdiyle uğraşan insanların hayattan beklentisini en yüksek tuttuğu Trabzonspor'da gidince ruhsal ve psikolojik olarak yıkıntı yaşamaya mahkum onca insan.
Yaşadığımız şehrin zorluklarını, evimizde işimizde yaşanılan problemleri bir kenara bıraktık (!) Burak o golü nasıl kaçırdı, Uğurcan o golü nasıl yedi, Sosa o pası niye atamadı, Rıza Çalımbay niye bu adamı oynattı diye kendi kendimizi yiyoruz.
Öte yandan sayın Ağaoğlu başkan seçildiği günün ertesinde çıktığı TV programında Sosa'ya açık açık kapıyı gösterdi isim vererek. Burak üzerine alındı, diğer arkadaşlar duymamazlıktan geldi.
Velhasıl kaldık mı yine baş başa..
Sezon sonu geliyor, gideni kalanı hep birlikte göreceğiz. Lakin yaşayacağımız bir gerçek var, taraftar olarak biz hep baş başa kalacağız..
Diyeceğim şudur ki,
Hiç bir futbolcu, teknik adam, başkan ve yönetim yüzünden birbirinizi asla üzmeyin..
Kimi parasını, kimi itibarını alıp gidecek..
Geriye biz kalacağız..