Dün Trabzonspor’un basına ve taraftara açık olan son akşam antrenmanındaydım. Futbolcuların yüzü gülüyor, az sayıda da olsa Trabzonspor taraftarları futbolcularını tesislerde dahi yalnız bırakmamıştı. Tesislerin ışıkları söndü taraftarlar dağıldı, arabaya binip tesislerden çıkarken yolun sağında kaldırımda oturan bir çocuk gözümüze çarptı. Üzerinde Bordo-Mavi forması ve kısa şortu ile heyecanlı bir şekilde bekliyor. Aklıma ilk gelen şey, “ sanırım dolmuş bulamadı ve bekliyor “ oldu. Hava iyice kararmış ve soğumuştu, ufaklığın yanına yaklaşarak, “ ne bekliyorsun, istersen gideceğin yere götürelim “ dedik. Çocuk soğuktan titreyerek beklediği kaldırımda “yok abi, futbolcuları bekliyorum, el sallayacağım” dedi.
Trabzonspor tesislerini bileniniz vardır. Belli saatten sonra kuş uçmaz kervan geçmez oralarda... futbolcuların duşunu almalarını, üstlerini iyice giyinip arabalarına binip yanından geçmesini o soğuk havada bekleyen çocuğun tek istediği futbolculara el sallamak…
İşte Trabzon’da aşk bu, 30 saniyeyi geçmeyecek bir an için kilometrelerce yolu kısa şortuyla soğuk ve karanlık dinlemeden yürümeyi göze almaktır. Umarım çocuk umarım... Senin el sallamak için beklediğin futbolcular seni fark etmiştir. İçini ısıtmış, seni dünyanın en mutlu çocuğu yapmıştır.
Şimdi bu çocuk ne anlar mahkemeden… Ne anlar futbola demirörenden…
Bu çocuğun kalbindeki aşkı bir teneke parçası sökebilir mi?