Özellikle ilk yarıda kötü oynadığımızı söyleyebilirim. Hem de rahatlıkla… Eğer bir takım en etkili atağını (tabi ona atak denirse) 45. dakikada gerçekleştiriyorsa “kötünün” daha detaylı bir açıklaması olamaz. Rakibe önde basmıyoruz, daha doğrusu basamıyoruz. Bunun da nedeni iki ön libero oynamamızdan kaynaklanıyor. Zokora’nın daha ofansif oynayıp rakiplerini rahatsız etmesi gerekirken, Aykut ile yan yana oynuyor. Bu bence yanlış bir tercih. Eğer rakibe açık alan verirsen sizi çok rahat tehdit eder. Belki önden gelemez ama kanat oyuncuları iyiyse vay halimize! Allah’tan LuaLua gününde değildi, yoksa halimiz yamandı.
Hani tiyatroda iki perdeli oyun olur ya, ilki bittikten sonra az çok ikincisini tahmin ederiz. Ha işte Trabzonspor’un ikinci yarıdaki oyununu da ben az çok tahmin ediyordum. Kazanacağımızı da maç oynanırken belirttim. Yusuf’la kaçan gol sonrası ‘ah’lasak da ‘vah’lasak da Colman imdadımıza yetişti. Akıl dolu bir pasla Henrique’yi buluşturan Arjantinli, resmen ‘al da at’ dedi ve takımın galibiyetinde önemli rol oynadı.
Bu futbolla nereye kadar devam ederiz bilinmez ama ben hala takımın bir süre sonra iyi hale geleceğine inanıyorum. Hepimiz insanız yanılabiliriz ama umarım yanılan ben değil de bu takımın iyi olmayacağını düşünen binlerce Trabzonspor taraftarı olur…
Mustafa Hoca, maç sonlarında yenilgi bile gelse olumlu açıklama yapıyor. Bir çoğu yorumcumuz ve tabiri caizse futbol dahileri (futbolu bilenler!) hocamızın bu görüşlerine farklı yaklaşımlarda bulunuyor. Birileri şaşırırken, diğerleri sessiz kalıyor… Ama en azından ben anlıyorum hocamı!
Şunu da belirtmek isterim ki Trabzonspor en geç 10. haftadan sonra istenilen düzeye gelip göze hoş gelen futbol oynayacaktır. Göreceksiniz Mustafa Hoca haklı, bir çoğunuz haksız olacaksınız. Beni utandırmayacak ve bende aylar sonra bu yazılarımı çıkarıp ‘ben demiştim’ diyeceğim.